Amaçsız Bir Hayat

811 30 10
                                    


Bölüm 1. Amaçsız Bir Hayat

Uyanmak çoğu zaman hiç de hoş olmayan bir deneyimdir. Özellikle de benim gibi uykuyu, aranızda duygusal bir bağ kuracak kadar seviyorsanız... İşte o zaman uyanmak sizin için bir azaba dönüşebilir.

Tabii bu, nasıl uyandığınıza göre değişir muhtemelen. Eğer uyanmak zorundaysam, bir sevgilinin öpücüğü tarafından uyandırılmayı tercih ederdim. Ama ben her sabah olduğu gibi bu sabah da, odama dolan güneş ışıkları tarafından uyandırıldım. Ki bu da benim en az hoşlandığım uyandırılma türüydü.

Güneş ışığının sizi uyandırmasından nefret ediyorsanız şu koyu renkli göz bantlarından almalısınız. Aslında tam olarak bunu yapmıştım ama sorun şu ki, an itibarıyla bahsi geçen bandın nerede olduğu hakkında zerre kadar fikrim yoktu.

Uyanmaktan bu kadar nefret etmemin asıl sebebi, gözümü açtığım her sabah içimde yükselen o, kendimi başka bir yerde, başka bir durumda, başka bir hayatın içinde bulma ümidinin, etrafıma baktığım birkaç saniye içerisinde yok olmasıydı. Ve hayatınızdan benim kadar nefret eden biriyseniz her sabah yaşadığınız bu anlar, sizin en büyük kâbusunuz olabilirdi.

Aslında hayatın karşıma çıkardığı öyle büyük bir zorluk yoktu. Belki de asıl sorun buydu: Bu kadar sıradan, bu kadar tekdüze ve bu kadar sorunsuz bir hayata sahip olmak... Çoğu zaman böyle düşünüyordum ve sahip olduğum hayat için kendime kızıyordum. Hemen arkasından gelen his ise pişmanlık oluyordu. Elimdeki hayata dair olan acımasız bakış açım beni rahatsız ediyordu. Özellikle de Aventis'te benimki gibi bir yaşama sahip olmanın ne kadar zor olduğu düşünülürse...

Aventis sadece yeterince şanslı olanların huzurlu bir hayata kavuşabildiği bir yerdi. Ve ben de bu şanslı kişilerden biri olarak, huzurlu ama bir o kadar da sıkıcı bir hayata sahiptim. İşte yine yaptım. Huzurlu ama sıkıcı... Bunu kendime saklamakta zorlanıyordum. Oysa yerimde olabilmek için insanların neleri feda edebileceğini bilseniz şaşardınız.

Sürünerek yataktan kalkarken tüm bunlar kafamın içinde dolanıp duruyordu. Aventis'in başkentinde, Rast'ta yaşıyordum ve bu herkesin sahip olabileceği bir ayrıcalık değildi. Bana bu ayrıcalığı tanıyansa ailemin hatırı sayılır soyadıydı. Kahir... Bu soyadı Aventis'te birçok kapıyı açıyordu ve bu durum benim hiç hoşuma gitmiyordu.

Soyadımı ya da ailemi sevmediğimden değildi elbette. Sadece tüm bu hak edilmemiş ayrıcalıklara sahip olmak beni rahatsız ediyordu. Tam da bu yüzden uzunca bir süre işsiz, beş parasız bir şekilde Aventis'in varoşlarında, Maska'da yaşamıştım. Ve o hayat benim için hiç de kolay olmamıştı. Yine de o hayat hakkında söylemem gereken bir şey vardı ki, o da Maska'da yaşamanın hiç de sıkıcı olmadığıydı. Özellikle de Rast'taki hayatımla karşılaştırıldığında...

Yine de sonunda o hayatımdan vazgeçip Rast'a dönmek zorunda kalmıştım. Tabii bunun benim tercihim olmadığını söylemek zorundayım. Bu tamamen hasta babamın yani Aventis'in eski savunma bakanı Sobek Kahir'in son zamanlarında yanında olabilmek içindi. Ve biricik babam ölmeden önce son oyununu oynayarak bana Rast'ta kalma sözü verdirmişti. İşte tam da bu sebeple artık hayatı yaşıyordum.

Bununla birlikte muhtemelen babam şu anda yukarılardan bir yerden beni izliyorsa, işlerin tam olarak planladığı gibi gitmediğinden dolayı bir miktar mutsuz olmalıydı. Çünkü bizzat kendisi, ölmeden önce yaptığı son görüşmelerle beni başkent Rast'ın idaresinde önemli bir konuma yerleştirme planları yapmıştı. Belli kişilere belirli talimatları vermeyi ihmal etmemişti elbette. Tahmin edemediği şeyse, benim gelecek planlarım arasında Rast'ın ya da herhangi bir yerin idaresinde çalışmanın olmadığıydı.

KAPI (KIYAMET ÖYKÜLERİ SERİSİ 1. KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin