Satis oldukça tedirgin görünüyordu. Sanırım konuşmanın bu yöne gitmesini beklemiyordu. Ama bunu o istemişti ve istediğini ona verecektim. Asıl sorun her şeyin sonu geldiğinde öğrendiklerini kaldırıp kaldıramayacağıydı.
Günlüğü ona doğru uzattım. Biraz tereddüt etti önce. Sonra uzandı ve aldı. Oturduğum yerden kalktım yavaşça.
"Seni yalnız bırakacağım," dedim bohçadan arta kalanları alırken. "Bunu okumanı istiyorum. Tamamını... Ne okursan oku, pes etmeni ve yarıda bırakmanı istemiyorum. Saçmalık olarak görsen de, okuduklarından şüphe duysan da, ne olursa olsun, bunu bitir. Bana söz vermeni istiyorum. Bunu bitirmeden yanıma gelmeyeceğine söz ver."
Şaşkındı. Sanırım böyle bir şey beklemiyordu. Bir an için elindeki deftere korku dolu bir bakış attı. Elinde ne tuttuğunu, neden bu kadar önemli olduğunu merak ediyordu muhtemelen ve bu onu korkutuyordu.
Yarısı boşalmış bohçayla odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapatırken heyecandan kalbim çarpmaya başlamıştı. Sanırım her şeyin bir sonuca bağlanacağı o an gelmişti. Bir süre sonra Satis bu kapıdan çıkacak ve ya benden daha fazlasını isteyecek ya da delirmiş olduğumu yüzüme haykırarak kaçıp gidecekti. İlkinin olması için dua ediyordum ama ikincisinin gerçekleşmesi daha olası gibi görünüyordu bana.
Bir kadeh şarap aldım ve kendimi koltuğa bıraktım. Önümdeki sehpada duran bohçayı açtım yavaşça. İçinde paralel evrenlerle ilgili internetten yaptığım araştırmalar, Artem'in sırt çantasından bulduğum ve Artem ve Kasra'ya ait olan yıpranmış fotoğraf ve Buto'nun Artem'le ilgili getirdiği dosya vardı. Bunlar, olur da şans eseri Satis okuduklarına inanırsa diye burada duruyordu. Olan bitenden onu haberdar etmek, son gelişmeleri ona bildirmek için...
Üçüncü kadehimi bitirmek üzereydim ki kapı açıldı ve Satis hala elinde tuttuğu günlükle dışarı çıktı. Yüzü bembeyazdı. Hayalet görmüş gibiydi ama bu şaşırtıcı bir durum değildi. Muhtemelen hayalet görmek, bu günlüktekilerle karşılaştırıldığında çok daha masum kalıyordu.
Kalbimin sesini duyabiliyordum ve Satis bana doğru, bir zombi gibi yavaş adımlarla ilerlerken ses daha da artıyordu sanki. Sonunda tam önümde durdu ve konuştu.
"Yani tüm bunlar..." Konuşmakta zorlanıyor gibiydi. Sanki az önce biri boğazını sıkmış, sonra da onu serbest bırakmıştı ve hala nefes almakta zorlanıyordu. "...gerçek mi?"
"Evet."
"Yani o kız..."
"Evet."
"O yaratıklar..."
"Maalesef..."
"Yani o kız..."
"Aynen öyle."
"Tanrım!"
Ve çöküş... Kendini koltuğa bırakış... Hepsi bu kadardı. Aramızda geçen konuşma buydu ve bu birkaç kelimelik konuşma onun durumu kabul ettiğini gösteriyordu. Bu beni rahatlatmıştı ama Satis oldukça sarsılmıştı. Ellerinin arasındaki başını sonunda kaldırdığında yüzündeki dehşet ifadesi yanılmadığımı gösteriyordu.
"O kız sendin," dedi.
"Evet, bendim. Diğer ben..." Bohçadan çıkardığım fotoğrafı ona doğru uzattım. Benim esmer versiyonum ve ona sarılmış olan genç delikanlıya ait olan fotoğrafı elinde tutarken yüzündeki dehşetin tamamı gözlerinde toplanmıştı sanki. "Yanındaki de diğer ceset... Başsız olan..."
"Artem..." Daha yeni okuduğu günlükten aklında kalan ismi söylemişti.
"Aynen öyle..."
Kadehimi yeniden doldurdum ama bu sefer ona uzattım. Hiç düşünmede aldı ve tek seferde içti. Sonra boş kadehi yeniden bana uzattı. Doldurmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI (KIYAMET ÖYKÜLERİ SERİSİ 1. KİTAP)
FantasiaYa size, herkese yasak olan bir şeyi keşfederseniz? Ya aşılmaması gereken sınırları aştıysanız? Ya aslında ruh eşiniz sizinle aynı dünyadan bile değilse ve ona kavuşmanızın tek yolu onun dünyasını kurtarmaktan geçiyorsa? Kasra kendisine yasak olan o...