İlk Adımlar

68 8 8
                                    


Kapıyı açtığımda ev dün akşam bıraktığımdan çok da farklı görünmüyordu. Karanlık ve boş, sahibini bekleyen yalnız bir ev gibi... Oysa artık öyle olmadığını biliyordum çünkü dün akşam işten çıktığımda döndüğüm ev ile bu gece içine girdiğim ev aynı değildi. Yine de öyle hissettirmesi garipti.

Ayaklı lambaderin düğmesine bastım ve salonu loş, turuncumsu bir ışık kapladı. Horus geniş koltukta oturmuş, bana bakıyordu. Diğerleri ise ortada yoktu. Odanın loş ışığına rağmen yüzündeki endişeyi seçebiliyordum. Gülümsemek için kendimi zorladım ve montumun fermuarını açtım. İçinden çıkardığım zarfı gösterdim. Tuttuğu nefesini bıraktı. Kendimi tam karşısındaki tekli koltuğa, bir çuval misali bıraktım. Tükenmiş gibi hissediyordum.

"Yattılar mı?" Bir yandan da zarfı açıyordum.

"Bugün onlar için çok yıpratıcı oldu. Özellikle de Set için. Sia'nın kucağında uyuyakaldı." Küçük bir çocuk için gerçekten de travmatik zamanlardı bunlar. İçinde yaşadığı dünya bile o yaşlardaki bir çocuk için korkunçken bir de yetişkinlerin bile idrak edemeyeceği bir şeyin içine düşmüştü. Başka bir dünyaya geçiş yaptığının farkında mıydı acaba? Ya da bunun ne anlama geldiğinin...

Zarfın içerisinde üç ayrı zarf vardı ve her zarfın üzerinde bir isim yazılıydı. Horus'un zarfını açtım. Dörte katlanmış bir tomar kağıt ve bir de kimlik vardı. Horus tüm dikkatini bana vermişti. Kartı ona uzattım. Tereddüt eder gibi bir an için havada hareketsiz kaldı eli ve hemen sonra karta uzandı. Kartı evirip çeviriyor, iyice yüzüne yaklaştırıyor, parmaklarını çipin ve manyetik şeridin üstünde gezdiriyordu. Bense kağıt tomarıyla ilgileniyordum. Kartı böyle yollardı genelde Mut. İçine yüklenen bilgilerin yazılı olduğu kağıtlarla. Ne kadar çok yükleme yapıldıysa sayfa sayısı da o kadar artardı. Katlanmış kağıt tomarını açtığımda üç sayfa olduğunu gördüm.

"Kaysana." Horus'un yanına ilişiverdim. "Bakalım neler var." Şimdi o da dikkatini elimdeki kağıtlara vermişti. İlk sayfaya hızlıca göz gezdirdim. Kişisel bilgilerin olduğu sayfaydı bu. İsim, doğum tarihi, bugüne kadar değişiklik gösteren ikamet bilgileri... Son iki ikamet yeri Maska'daki bir mahalle ve benim evimdi. Parmağımla o iki ikamet adresini işaret ettim. "Bunu yarın kahvaltıda ayrıntılı konuşacağız. Hikayenizi çok iyi oturtmamız gerekiyor." Başını salladı. Göz gezdirmeye devam ettim. Eğitim bilgileri yazıyordu. Akademide hangi aşamaya kadar eğitim aldığı, diplomaları, uzmanlığı... "Mühendisliğe elveda demek zorundasın." Şaşırmıştı ve açıkçası biraz da hayal kırıklığı vardı yüzünde. "Üzgünüm ama böyle olmak zorunda. Dünyanda aldığın eğitimle buradaki eğitim birbirini tutmayacaktır. Farklı cihazlar, farklı teknolojiler... Haliyle bu şüphe çeker." Derin bir iç çekti. Bu pes etmenin sesiydi ve o tek iç çekişte hayal kırıklığı, hüzün ve teslimiyet vardı. "En basit ve temel eğitim üzerinden uzmanlık girişi yapılmış. Muhasabe..." Parmağımla kağıttaki bir noktayı işaret ettim. "Uzmanlık eğitimini Muhasebe üzerine almışsın."

"Şaka yapıyorum de." Besbelli mutsuzdu. Ve haklıydı da. Ama içinde olduğumuz durum, haklı olmanızın hiçbir şey ifade etmediği durumlardandı.

"Böylesi en kolayı." Derdim onu ikna etmek değildi. Seçme şansı yoktu zaten. Ama bunun gerçekten önemli olduğunu bilmesini istiyordum. "Bilgisayarımda bazı eğitimler var. Bu hafta onları izleyeceksin. Bir hafta içinde şu anda yaygın kullanılan muhasebe programlarına hakim olursun. Bu ne demek biliyor musun?" Cevap umurunda değil gibiydi çünkü suratını asmıştı ve biraz da öfkelenmişti anlaşılan. "Bu; elindeki kimliğin içinde kayıtlı olan enstitü diploması ve öğrendiğin programlarla birçok yerde iş bulabilirsin demek." Herhangi bir yumuşama belirtisi göremiyordum. "Bu; göze batmamak demek. Fark edilmemek demek." Omuzları gevşemiş, düşmüştü biraz. "Kimse bir muhasebeciden şüphelenmez." Geriye doğru yaslandı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirmeye başladı. Gergin olduğunda hep bunu yapıyordu. "Bilgisayar başında hesap yapan, rakam giren bir adamdan ibaret olacaksın. Tehlikesiz, sıradan biri... Tam da olmasını istediğimiz gibi." Başımı hafifçe yana eğdim ve gülümsedim. Bir süre ifadesizce baktı bana ama pes etmedim. Bunun onun iyiliği için olduğunu anlasın istiyordum. Sonunda sesli bir şekilde bıraktı tuttuğu nefesini.

KAPI (KIYAMET ÖYKÜLERİ SERİSİ 1. KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin