Aradım ama ulaşılamıyorsun. Onu buldum.
Bir insanın tek bir mesajla dünyası değişebilir miydi? Benim değişmişti işte. Birkaç dakika boyunca hiç durmadan telefonun ekranına bakarken an itibarıyla artık hiçbir şeyin aynı olmayacağını biliyordum. Tavan arasında, eşya yığınının içinde gözlerim telefona kilitlenmiş bir şekilde dikilirken de bunu idrak etmeye çalışıyordum. 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.'
Bir yandan acele etmeye, bir yandan da kimseye yakalanmamaya çalışarak aşağı inerken aklımda sadece tek bir kelime yankılanıyordu. Bir isim... Artem... Bu isim kafamda dönüp duruyordu. Bir noktadan sonra o kadar şiddetlenmişti ki içimden dışarı çıkmaya çalışan bir kelime haline gelmişti sanki. Binadan kendimi atarken otoparkta bu ismi haykırmak istiyordum. İçimden dışarı çıkmak isteyen bu ismi serbest bırakmak, özgür bırakmak istiyordum.
Arabama biner binmez tuttuğum nefesimi bıraktım ve bir fısıltı gibi döküldü dudaklarımdan "Artem," kelimesi... "Onu buldum. Artem'i buldum."
Titreyen ellerimin izin verdiği ölçüde arabayı çalıştırdım ve birkaç denemeden sonra vitesi değiştirmeyi başardım. Böyle zamanlarda İsis'i dinleyip külüstür arabamı otomatik vitesli yeni model bir araçla değiştirmeyi düşünüyordum. Ama arabama olan sevgim bu düşünceyi bastırıyor ve düşünce bulutu hemen ardından yok oluyordu.
Beş dakika kadar yol aldıktan sonra arabayı bir ağaç kümesinin yakınına çektim ve sabırsızlandığım o aramayı yaptım. Telefon ikinci çalışta açıldı. Beklediğim 'Alo' sesi yerine başka bir cümle duydum.
"Evinin önündeyim, ne zaman geleceksin?"
Şaşırmıştım. Telefonda anlatamayacağı kadar önemli bir şeyler mi bulmuştu yoksa?
"Ortak arkadaşımız hakkında anlatacaklarım var. Seni çok özlemiş."
Ortak arkadaşımız mı? Neden bahsediyordu bu? "Yarım saat içinde evdeyim," diye bir şeyler geveledim. Hiçbir şey anlamamıştım.
"Tamam." Telefonu kapatmıştı bile. Çok garip bir konuşmaydı bu. Çok, çok garip... Sanki bana bir şey anlatmaya çalışıyor ama anlatamıyor gibiydi. Acaba yanında biri mi vardı?
Sonunda merak etmek yerine cevapları direk ondan öğrenmenin en iyi fikir olduğunu idrak ettiğimde gaza bastım. Birkaç kez hız sınırını dahi ihlal etmiş olmalıydım. Bunun için evime ceza gelmesi ihtimali vardı. Ya da belki de çoğu zaman yediğim haltları sırf soyadımdan dolayı görmezden gelen ve beni deli eden hükümet, yine aynı şeyi yapar ve kameralarda görünen plakamı görmezden gelirdi. Kim bilir?
Eve vardığımda gerçekten de apartmanın önünde, arabasının içinde beni beklerken buldum Buto'yu. Beni görünce arabadan atladı ve apartmanın girişine yöneldi. Yanına varır varmaz "Tüm bu gizem de neyin nesi?" dedim selam bile vermeden.
İçeri girerken "Telefonum dinleniyor," dedi. O an muhtemelen şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılmış olmalıydı ki gülmeye başladı. Asansöre vardığımızda "Korkmana gerek yok, bana özel bir durum değil. Tüm departmanı dinliyorlar," dedi.
O an için tek istediğim uzun zamandır kendimi güvende hissettiğim tek yere, daireme girmekti. Buna rağmen içeri girip de perdeleri çekene kadar kendimi gerçekten güvende hissedemedim.
Buto gülmeye başlamıştı. "Sakin olsana. Telefonumu dinliyorlar dedim. Beni izliyorlar demedim."
Durum gerçekten komikti onun açısından bakınca. Peki ya benim açımdan bakınca? Ya biraz daha derine kazılsa ve Artem'in aslında Maska'daki bir arkadaşımın en yakın dostu değil de paralel evrendeki eş benimin erkeği olduğu ortaya çıksa? Bu büyük çapta bir kaos oluştururdu. Hükümet harekete geçer, insanlar galeyana gelir, bu paralel evren bir tehlike olarak görülürdü. Hatta belki de benim romantik beklentilerle giriştiğim bu iş, tehlikeli boyutlara ulaşırdı. Yani bu riske kesinlikle giremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI (KIYAMET ÖYKÜLERİ SERİSİ 1. KİTAP)
FantasyYa size, herkese yasak olan bir şeyi keşfederseniz? Ya aşılmaması gereken sınırları aştıysanız? Ya aslında ruh eşiniz sizinle aynı dünyadan bile değilse ve ona kavuşmanızın tek yolu onun dünyasını kurtarmaktan geçiyorsa? Kasra kendisine yasak olan o...