Uyanmaktan nefret eden biri olarak uzun zaman sonra ilk kez bu sabah, yeni bir güne gözlerimi açtığım için mutlu hissediyordum. Aslında tam olarak şöyle olmuştu. Her gece olduğu gibi bir önceki gece de etrafa üstünkörü bir şekilde bakınmış, göz bandımı bulamayınca da kafayı vurup yatmıştım. Ve her sabah olduğu gibi bu sabah da odamı dolduran güneş ışıkları tarafından uyandırılmıştım. Ama diğer sabahların aksine bu sabah, normal şartlarda olması gerektiği gibi ruhsal bir acı çekerek ve homurdanarak uyanmamıştım. Gözlerim fal taşı gibi açıktı ve yatakta oyalanmak yerine olabildiğince çabuk bir şekilde bakımevine gitme isteğiyle doluydum. İşte bu, uzun zamandır beklediğim heyecan, aradığım motivasyondu.
En son ne zaman yataktan bu kadar çabuk çıktığımı hatırlamıyordum. Belki saatimin alarmını kapatıp yeniden uykuya daldığım için işe geç kaldığım birkaç gün dışında... Ama işte bugün, elle tutulur geçerli hiçbir sebebim yokken ayaktaydım. Gardolabımın önünde dikilmiş, ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum yüzümde aptalca bir gülümsemeyle. Bir yandan da yatağımın hemen yanındaki komodinin üzerinde duran küçük radyodan yükselen neşeli şarkıya eşlik edercesine ayağımla ritim tutuyordum.
Bir süredir etrafa sessiz çığlıklar gönderiyordum. Sonunda evren yardım çağrılarıma cevap vermişti. Belki elimdeki şeyi fazla büyütüyordum. Sonuçta Satis'in söylediği gizemli birkaç cümleden başka bir şeye sahip değildim ama içimden bir ses bundan çok daha fazlası olduğunu, bunun peşinden gitmem gerektiğini söylüyordu. Maska'da geçirdiğim zaman boyunca içimdeki sese güvenmek, sayısını hatırlamadığım kadar çok kez hayatımı kurtarmıştı. Bu yüzden bu sefer de bu önseziye kulak verecektim.
Hazırlanmam çok uzun zamanımı almamıştı. Zaten hangisini giyeceğime karar vermekte zorlanacağım kadar çok kıyafetim yoktu ve İsis'in bu konuda söyleyecek çok şeyi vardı. Alışveriş kelimesiyle ciddi bir duygusal bağı olan İsis, babamdan bana kalan ve tek bir devitine bile dokunmadığım parayla alabileceklerimin hayalini benim yerime sıklıkla kuruyordu. Oysa o parayla hiç ilgilenmiyordum. Açıkçası bankada kaç devitim olduğu hakkında da hiçbir fikrim yoktu.
İşim bitip de aynada kendime şöyle bir baktığımda gördüğüm görüntüden memnundum. Vücudumun belki de en çok sevdiğim kısmı olan saçlarım her zamanki gibi kendi kendini idare edecek şekildeydi, yani hazırdı. Kıvırcık saçlı olmanın en güzel yanı da buydu sanırım. Hiçbir zaman saçınızla uğraşmak zorunda kalmıyordunuz. Üstelik baskın genlerimin babama ait olmasından dolayı kızıl olan saçlarım, yataktan kalktığım haliyle bile yeterince çarpıcıydı. Aslında kendim hakkında çarpıcı diyebileceğim tek tarafım da muhtemelen saçlarımdı. Bir de belki, annemden aldığım yeşil gözlerim... Ama çevremde o kadar çok yeşil gözlü insan vardı ki, her ne kadar yeşilin çok ilginç bir tonuna sahip olsam da yeşil gözlü olmak oldukça sıradan geliyordu. Sanırım annemin soyunun tamamının yeşil gözlü olması ve zamanında etrafımın sürekli olarak bu insanlarla çevrili olması, durumu benim için sıradanlaştırmıştı.
Sanofi'ye giden otoyolda arabamı kuralların el verdiği sınırda hızlı bir şekilde bakımevine doğru sürerken uzun zamandan beri ilk kez annemi düşündüğümü fark etmiştim. Aslında tam olarak da onu düşünmüş sayılmazdım. Ama sonuçta yeşil gözler hakkında aklımdan geçen her düşüncenin sonu bir şekilde anneme bağlanıyordu. Oysa bu, uzunca bir süredir olmasını istemediğim bir şeydi.
Onu özlemiyor değildim. Özlüyordum. Ama aramıza bu uçurumu koyan kişi ben değildim. Babam öldükten sonra aramızdaki her şeyin aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunu fark etmiştim. Babamın ölümü de bu kopuş sürecini hızlandırmıştı.
Aslında her şey tam olarak babamın ölümünün üçüncü ayında olmuştu. O zamanlar anneme destek olmak adına onunla, onun evinde yaşıyordum. Bilmediğim şeyse aslında onun desteğe ihtiyacı olmadığıydı. Alelade bir akşam, sıradan bir akşam yemeğinde, karşılıklı oturmuş sessizce yemeğimizi yerken konuşmaya başlamış ve tüm dünyamı yıkmıştı. O andan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPI (KIYAMET ÖYKÜLERİ SERİSİ 1. KİTAP)
FantasiYa size, herkese yasak olan bir şeyi keşfederseniz? Ya aşılmaması gereken sınırları aştıysanız? Ya aslında ruh eşiniz sizinle aynı dünyadan bile değilse ve ona kavuşmanızın tek yolu onun dünyasını kurtarmaktan geçiyorsa? Kasra kendisine yasak olan o...