2. BÖLÜM

22 3 1
                                    

(Emily)

-Daha hızlı yürümelisin Emily.

Elimdeki çiçek sepetini sıkıca tutarken adımlarımı hızlandırdım.

-Peki, peki.

Dükkanımıza geldiğimizde Laura kapının kilidini açtı. Elimizdeki sepetleri tezgaha koyup tüm camları açtık.

-Ben çiçek ve saksıları yerleştiririm, sen dışarıyı süpürmeye başla.

Yandaki süpürgeyi alarak dışarıya yöneldim.

-Hay, hay.

Dışarıyı süpürürken uzun siyah eteklerim yerde sürünüyordu. Birinin arkamdan beni izlediğini fark ettiğini hissettiğimde elimle gizlice eteğimim altındaki hançeri kontrol ettim. Beni gözetleyen kişi işinde iyiydi ama bana yakalanmayacak kadar değil. Gözlerimle kısa süre etrafı aradım. Köşede duran çöp konteynırının orada saklanıyordu. Sanki fark etmemiş gibi işime döndüm ve içeri girdim. Asıl soru şuydu, hedefi ben miydim yoksa Laura mı? eğer hedefi ben isem sorun olmazdı. Sessiz ve hızlıca onun işini bir ara sokakta bitirirdim ama eğer hedefi Laura ise...işte o zaman işler karışırdı. Elimdeki süpürgeyi bıraktım ve Lauranın yanına gidip bir tane saksı aldım.

-Bu akşam bende kalsana, bir şeyler yiyip sohbet ederiz.

Kısa bir süre düşündü.

-Tabi, çok eğlenceli olur.

İşimize devam ederken bizi izleyen kişinin kim olabileceğini düşündüm. Belki de daha öne öldürdüğüm birinin yakınıydı, ya da yakınının tuttuğu bir suikastçi. 

-Hey!

Laura beni sarstı.

-Sana diyorum Emily.

-Duyuyorum.

-Kaç kere seslendim sana.

-Şimdi dinliuyorum, ne oldu?

-Müşteri lavanta tohumu istiyor ama bulamadım. Sen ilgilenir misin? 

-Tabi.

Arka odadan lavanta tohumlarını alıp tezgaha geçtim. Müşteri esmer bir tene, siyah gür saçlara, mas mavi gözlere, keskin yüz hatlarına, uzun bir boya ve iri bir vücuda sahipti. Tohumları minik bir keseye koyarken havadan sudan bir konu açtım.

-Bir cenaze mi var?

Saeland krallığında lavantalar sadece cenazelerde bulundurulurdu. Benden iki-üç yaş büyük olduğunu düşündüğüm adam en başta konuşmayacak sandım. Bir süre sonra sakin ve duygusuzca cevapladı.

-Evet.

İçimden "Ne kadarda konuşkan" diye geçirsem de bir şey demedim. Zorla gülümsedim ve sohbeti devam ettirdim.

-Yakınınız mıydı?

-Hayır, lavantalar Soliest ailesi için.

-Hmm, öyle mi?

-Pek ilgini çekmiyor gibi.

-Soylularla aram hiç iyi olmadı. Sen neden komşu ülkenin yöneticilerinin yasını tutuyorsun?

-Saygı.

Göz devirme isteğime karşı çıktım ve lavanta tohumlarının olduğu keseyi uzattım.

-iki gümüş.

Adam cüzdanını çıkarttığında oldukça şişkin olduğunu fark ettim. Bu yoksul ülkede bu kadar paraya sahip olmak için iki yol vardı. Ya karaborsada bir yerin olacak ya da...

-Şövalye misin?

Adam masaya iki gümüş bırakıp keseyi aldı. Kapıdan çıkmadan önce teorimi doğrulayan o cümleyi söyledi. 

-Kraliyet ordusunun komutanıyım, Mateo Brave.



SAELAND'IN GÖLGELERİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin