(Sam)
Hedefimiz olan Jason'ın evinin arka kapısındaydık. Emily fısıldadı.
-Jason mutfakta kahvaltı hazırlıyor. Hızlıca içeri gireceğiz ve işini bitireceğim. Kimse gereksiz yere yaralanmaz.
Söylediği şey mantıklıydı. Sonuçta aramızdaki en güçlü ve yetenekli kişi oydu.
-Yoluma çıkmayın veletler.
Rick birden içeri daldığında Emily sinirle yüzünü buruşturdu ve mırıldandı.
-Bu yüzden yalnız çalışmayı seviyorum.
Hızlıca içeri girdiğimizde Jason Rick'i yere yatırmış ve boğazına bıçağı dayamıştı.
-Bir adım daha atarsanız onu öldü-
Sessizlik, Emily kılıcındaki kanı savurdu. Jason'ın bedeni yere yığıldı. Emily eğilerek yerde bedeninden ayrı duran kafaya baktı.
-Hadi gidelim.
Rick ayağa kalktı, somurtuyordu. Büyük ihtimalle bir kadın tarafından kurtarıldığı için öfkeliydi. Tam arka kapıdan çıkacakken yan odadan küçük bir kızın sesi geldi.
-Baba, kahvaltı hazır mı?
Küçük ama hızlı adımlar mutfağa geldi. Üçümüzde olduğumuz yerde durup mutfak kapısının önünde duran küçük kıza baktık.
-Ba...ba?
Kız hiç bir tepki vermedi. Sanırım şoka girmişti. Emily kılıcını çekti.
-Ben hallederim.
Rick Emily'nin kolunu tuttu.
-Ne yaptığını sanıyorsun?!
Sakince cevapladı.
-Tanığı öldürüyorum.
-O bir çocuk!
-O yüzümüzü gören bir tanık.
Emily kılıcını kaldırdığında Rick onun yüzüne bir yumruk denedi lakin o yumruğunu tutup sıktı.
-Suikastçı olabiliriz ama masum bir çocuğu öldürmeyeceğiz! Belki sen öylesin ama biz canavar değiliz! Yani-
Kan yüzüme sıçradı. Yerde duran iki kafaya baktım. Emily kılıcındaki kanı pelerinine sildi. Çocuğa döndü ve kılıcını boğazına sapladı. Midem bulanıyor ve başım dönüyordu.
-Kusma, gidiyoruz.
Onunla ilk defa göz göze geldim. Emily ile değil, Baykuş ile. Ellerim titrerken vücudumu panik kapladı. Belki de şu an beni bile öldürebilirdi. Sırf sinirli olduğu, sırf onu bu halde gördüm diye beni öldürebilirdi ve ben hiç bir şey yapamazdım. Yanımda geçip gittiğinde arkasından yürüdüm. Evden çıktıktan sonra tek bir kibrit ile perdeleri ateşe verdi.
-Neden evi-
-Kanıtları yok etmek için.
Başka hiç bir şey konuşmadan kiliseye döndük. Emily Dylan'ın ofisinin kapısını çaldı.
-Girin.
İçeriye girdiğimizde selam durduk.
-Evet?
Emily söze girdi.
-Hedef ve kızı öldü, Rick ise plansızca saldırdığı için biz daha bir şey yapamadan öldürüldü.
-Kızı?
-Yüzümüzü gördü.
Bir kaç saniye boyunca Dylan ve Emily bakıştı. Sanki sadece yetenekli insanların anlayacağı bir şekilde gözleri ile konuşuyorlardı. İlk Dylan konuştu.
-Anladım, çıkabilirsiniz.
Odadan çıkarken düşünebildiğim tek şey Emily'nin ifadesiz yüzüydü. Rick'i, Jason'ı ve kızı öldürüp, lidere yalan söylerken takındığı o ifadesiz yüz. Yutkundum. O Emily Gomez değildi. O tüm krallıkta, hatta tüm kıtada korku salan Baykuştu ve ondan korkulmasının bir sebebi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAELAND'IN GÖLGELERİNDE
ActionO her şeyini kaybetmişti. Annesini, babasını, arkadaşlarını, yaşama sevincini, insanlara olan güvenini, umudunu. Onu ayakta tutan tek bir şey vardı. Hala ilk günkü gibi canını yakan, onu geceleri göz yaşlarına boğan olay. Bir gece ansızın öldürülen...