(Multimedya - Emir'in kardeşi Eda)
Keyifli Okumalar! :)
Kapıyı açıp içeri girerken poşetlerle bayağı bir zorlanmıştım. Salona geçtiğimde ablam, eniştem, babam, annem, Şermin Abla, Mustafa Ağabey -Şermin Abla'nın kocası, Ayaz ile Alaz, Emre ile Ece ve yeni ikizler ile ilgili hararetli bir konuşmaya dalmışlardı.
Öylesine derin konuşuyorlardı ki geldiğimi bile fark etmediler. Yeni ikizlerin adı ne olacağı konusundaydı. ''İşte eğlence...'' İçimden kötü bir kahkaha attım ve yine sakince yürüyüp tam diplerinde durdum. Birden bağırarak ''Gizem ile Çisem olsun'' deyince hepsi yerlerinde sıçradı. Öyle bir korktular ki ben olsam kendimi pencereden aşağı sallandırırdım. Ya da dar ağacında.
Bastıramadığım kahkaham ile konuşmaya çalıştım ''Nas-nasıl, ahaha, kork-korktunuz, ahaha'' derken gülmekten gözümden yaşlar akıyordu. Birden hepsi ayağa kalkıp beni kovalamaya başladılar iki katlı evimizin bahçesinde artık hep birlikte dönmeye başlamıştık. Hayır anlamadığım şey ise ablam daha yeni doğum yaptı ve babam da o kilosuyla nasıl koşuyordu. Elimi dur şeklinde kaldırıp onlara dönmeden ''Hoop tek tek gelin baylar, bayanlar. Nasıl yetiyim ben size'' dedim. Gülmekten kendimi alamıyordum.
Sonra zaten hepsi tek tek dökülmeye başladı. Başta Mustafa ağabey, onun arkasından Şermin abla, onun arkasından annem ve onun arkasından Şevket eniştem. Hoppala! Ya bu babamla ablam hiç mi yorulmaz bir durun be Alaz ile Ayaz bile bıraktı peşimi diye geçirdim içimden.
Sonunda pes edip bıraktılar. Kötü gülüşümü atıp olduğum yerde durdum ve ''Zafer benim!'' diye bağırdım. Bu zamana kadar kimse yakalayamadı beni. Şermin Abla ''Usain Bolt gibisin kız maşallah'' deyince asker selamı verip ''Eyvallah'' dedim ve bir kahkaha daha attım.
***
İki gün nasıl geçti hiç bilemedim. Her saat annem bir temizlik yaptırma çabasında olduğu içindi herhalde. ''Bu kadarda titizlik olmaz ki canım ama. Her yer mis gibi tertemiz işte.'' Kendi kendime mırıldanmalarım hiç bitmeyecekti. Evimizde temizlikçi yoktu sadece arada temizliğe yardıma gelen yardımcımız vardı. Annem sevmiyordu evde başkalarının dolaşmasını.
Her şeye rağmen ev bayağı temiz olmuştu. Bir iz bile görsem izin sahibini bulur yakardım çırasını vallahi. Az sonra Ayaz ve Alaz ikilisi salonda ellerinde meyve suyu ve cips ile girince şaşkın gözlerimi onlara dikip ''Dökerseniz yaktım çıranızı.'' dedim. Kafalarını aynı anda sallayıp gülümsediler ve ''Aman teyze ya sana da yazık. Anneannem ne kadar yoruyor seni'' Yine aynı anda göz kırpıp ellerindeki cipsleri diğer ellerine alıp 'bir numarasın' işareti yaptılar. Üzüntüyle başımı salladım ve bende elimi göğsümün üzerine vurup 'eyvallah' der gibi yaptım. Hemen yanlarından geçip odama çıktım.
Öyle bir yorulmuştum ki üzerimden tır geçmiş gibiydi resmen. Yaptığım mutluluk rolü, fazla neşeli halim, yaptığım her şeyden daha çok yoruyordu. Kendimi yatağa öylece bırakmıştım ki bırakış o bırakıştı.
***
İnceden inceye çalan alarm sesi... Gözlerimi açmadan alarmı susturup öbür tarafa döndüm. Kısa sürede devam eden uykumu alarm tekrar böldü. Bu sesten nefret etmeye başladım. Bir kez daha durduracağım sırada gözlerimi hızla açtım. Ne ara uyuduğumu sorgularken hızlıca da doğruldum. Bugün okul vardı. Lanet olası bir üniversiteli sabahından farklı olarak temizlik kıyafetleri ile uykuya dalmışın sabahıydı. Kafamı duvara çarpma isteği içime dolarken kafamı kaşıyıp kalktım. Bıkkınlıkla kendimi banyoya atıp dünden kalma deterjanlı kıyafetleri kirli sepetine gönderdim. Kısa sürede aldığım duşun ardından elbise dolabımın önüne geçtim. Elbette ki kıyafet seçimi kolay olmuyordu.
''Bu ne ya! O kadar elbiseden adam gibi bir şey çıkmıyor!'' Öfkeyle söylenirken ıslak saçlarımı geriye attım.
Uzun uğraşların sonunda bir dar paça kot pantolon buldum. Üzerine de beyaz bol kolları olan bir şey seçtim. Koluma saatimi taktım ve kahverengi çantamın da içine ne bulduysam doldurdum. Saçlarımı hafif şekillendirip kahverengi gözlüklerim ve uyumlu ayakkabılarımla da kombini mi tamamladığımda gerçekten mutlu oldum. Bütün bunları 10 dakikada yapmam mucizeydi.
Salona yürüdüğümde kimse kalkmamıştı daha. ''Bir dakika... bir dakika... o halının üzerindeki kırmızımsı pek belli olmayan şey de ne?''
Koşar adımlarla oraya doğru gittiğim gibi çığlığı bastım. Ardından birer birer ''Ayaz ve Alaz! Gelin lan buraya! Herkes yerinden uyuklayarak uyanmış yanıma geliyordu.
''Ya ama ben orayı ne zahmetlerle temizlemiştim'' diye ağlamaya başladığım da ablamın ''Of Zeyneep!'' dediğini duydum. Kafamı hızla ablama çevirip gözlerimi kıstım ve ''Ne Zeynep ne? Buraları temizlerken canımdan oluyordum, az kalsın camdan düşüyordum'' dedim -külliyen yalan-. Sonra yerleri gösterip ''Burayı silerken ayağım kayıyordu ve ben yine düşüyordum ya felç kalsaydım?'' -hep palavere- dediğimde gözlerini devirip ''Alaz ve Ayaz ile hallet'' deyip eniştemle -geçici olarak kaldıkları- odalarına geçtiler.
''İşte şimdi elime düştünüz. Fındıkkıran ikizleri sizi...'' diye fısıldarken ikizler toprakla oynuyorlardı. Beni gördükleri gibi koşmaya başladılar.
Onlar iki adım koşarken bu daha 6 yaşında olan çocukları tutup ''O halıyı birde siz silin bakalım'' dedim ve ellerine birer bez verip deterjan sürdüm. Çocuklar ovalarken saate bakmak aklıma geldi.
''Allaaah. Geç kaldım.''
Bir koşma maratonu daha başlatırken ellerimle başımı vurmayı ihmal etmedim. Hemen otoparka indim ve arabamı çıkardım. Babam arabayı görmüştü ama bir şey dememişti. Hayret etmemek elde değildi
Sadece 15 dakikam vardı dersin başlamasına. Yetiş yetişebilirsen.
Emir'den
Ankara'ya geldiğimden beri Eda ile iletişim kurmaya çalışıyordum. Geçmişten gelen tarvmatik olayın onu hayatından koparması beni deli ediyordu. Her geçen gün Eda'nın daha da uzaklaşması beni bitiriyordu.
Her dakikamı onu bulmaya geçirdiğim adam, sanki yer yarılmış içine girmişti. Gitmediğim yer, başvurmadığım kurum, tutmadığım özel dedektif kalmamıştı. Kardeşime bunu yapanları en ağır cezaları vermek bana ne yaptılarsa aynısı yapmak istiyordum. Artık zamanı gelmiş, iğne deliğine dahi girse onu aramanın vakti dolmuştu.
Sabahın 5'i ve telefonum çalıyordu. ''Alo'' dedim uykulu olduğu ayan beyan ortaya koyan sesimle.
''Günaydın Emir Çınar'' deyip kahkaha attı telefondaki iğrenç ses. Anında yataktan doğruldum ve dişlerimin arasından tısladım.
''Kenan!''
''Ta kendisi!'' sesinden keyifli olduğu anlaşılıyordu.
''Neredesin lan it? Söyle bana, söyle geleceğim ve o koca kafanı yerinden sökeceğim!''
''Oov! Bu durumlarda çok korkutucu oluyorsun Emir.'' Deyip tekrar kahkaha atmaya başlayınca gözüm karardı. Sinir tüm hücrelerime yayılıp beynimi yakarken gözlerimi birkaç saniye kapatıp geri açtım. Anında yataktan kalkıp sakin tutmaya çalıştığım ama tehlikeli çıkan sesimle ''Nerede olduğunu söyle lan'' dedim.
''Yo yo gelmene hiç gerek yok bak sana bir video göndereceğim izlemelisin.'' İğrenç kahkahasını geciktirmedi ve telefonu tak diye yüzüme kapattı.
Telefonu yavaşça kulağımdan çekip gelen mesaja baktım. Videoyu oynat tuşuna basarak başlatırken kalbim küt küt atıyor, adrenalin ve korku daha da stres yapmamana neden oluyordu.
Video açıldı. Ama beni benden almayı ihmal etmedi. O biricik kardeşimin güzel gözlerinden yaşlar süzülürken ''Ağabey!'' dedi. ''Beni neden kurtarmıyorsun. Neden beni-'' Video ilerletilirken tam da o noktaya geldi.
Gözlerimden usulca bir yaş süzüldü. ''Ölmek için yalvaracaksın Kenan!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA ÇEKİRDEĞİ (Tamamlandı)
Novela JuvenilHep sıradan bir hayatı olduğunun düşünen Zeynep, sıradan bir giriş yapmıştı aslında bilinmeyenlerle dolu hayatına. Aşka olan inancını yitirmiş olması, insanlara olan güvencini kaybetmesi, ona göre işkencelerle dolu hayatı tam bir noktada durur. Emi...