-4.BÖLÜM-

734 48 57
                                    

Keyifli ve güzel okumalar diliyorum, sevgili okurlarım...

&

Bazen içinizde bir boşluk hissedersiniz. Ansızın içine düşmüş olduğunuz bir dipsiz kuyu. Şu an tam anlamıyla o boşluğun içerisinde, acılarımı haykırıyordum.

Bana bakarken dudağının bir tarafı yukarı doğru kıvrıldı. Korkuyla yutkunarak etrafa bakındım. Lütfen... Hayal görüyor olayım, lütfen!

"Sana bakıyor." Çok sağ ol, çok yardımcı oldun Efeciğim. Efe kafasını bana doğru eğdiğinde gözlerimdeki korkuyu görmüş olacak ki kaşları çatılmıştı.

"İyi misin?" Asu endişeyle konuşarak saçlarımı geriye doğru itekledi. Cevap veremedim. Tamamen gerçeklikten uzaklaşmıştım sanki... Duyuyordum ama cevap veremiyordum. Algılamakta zorlanıyordum.

Gözlerim sadece bir yerde durup kalmıştı. Hazar'ın bana bakan o şeytani bakışlarında...

Nasıl ölmemişti? Nasıl oradan çıkmıştı? O, yaşıyor olamazdı. Bu olamazdı! Ellerimi boğazıma götürerek tırnaklarımı geçirdim.

Nefes alamıyordum, sanki boğazımı deşersem nefes alabilecekmişim gibi hissediyordum. Asu korkuyla ellerimi boğazımdan çekmeye çalıştı.

"Dokunma bana!"

Asu~

"Dokunma bana!" Beni omuzlarımdan sertçe iterek korkuyla yüzüme baktı. Ellerimi iki yana kaldırdım güven vermek istercesine.

Efe'yle gözlerimiz kesişti. "Levent'i bul hemen Efe! Bir şeyler oluyor!" Sesimi duyurmak için bağırmak zorunda kalmıştım. Efe hızlıca başını sallayarak yanımızdan ayrıldı.

"Vera, sakin ol. Benim, Asu. Sorun yok." Elimi ona doğru uzattığımda irkilerek geriye çekildi. Gözlerinin kitlendiği yere kafamı çevirdiğimde kimse yoktu. O iyi değildi.

Levent sakin bir şekilde Vera'nın yanına yaklaştı. "Nasıl bu kadar sakin olabilirsin?" Onu anlamıyordum, her zaman bu kadar sakin kalmayı nasıl beceriyordu?

Levent ona yaklaştığında Vera, geriye adımlar atarak gözlerini ona çevirdi. Kafasını omzuna doğru yatırarak kahkaha attı. Tanrım! İyice saçmalamaya başlamıştı! Endişem gittikçe artıyordu.

"Vera," sakin bir ses tonunda Vera'ya doğru yaklaştığında, Vera ağzının içinden bir şeyler söyledi. Ne dediği belli olmuyordu, sesi çok boğuktu. Anladığım tek şey 'ölmüştün' olmuştu. Ne demek istiyordu?

Levent ona daha fazla yaklaşamamıştı. Çünkü her yaklaştığında Vera daha fazla kötüleşiyordu. Altan hiddetle mekanın kapısını açarak içeri girdi. "Altan!" Ellerimle Vera'yı işaret ettim.

Vera'nın gözleri Altan'a kaydı. Bir Altan'a bir Levent'e bakıyordu. Levent bir adım daha attığında Vera çığlık atarak yere düştü. "Yaklaşma, Levent. Kendinde değil," dedi Altan.

Korkuyla olanları izliyordum. Altan yere çökerek Vera'ya ellerini uzattı. "Bak sana zarar vermeyeceğim, benim Altan." Vera gözlerini kapattıktan sonra Altan ona yaklaştı ve kollarını bedenine sardı.

Vera elleriyle Altan'ın iri kolunu sarmıştı ve gözlerinden yaşlar akıyordu. İkisi arasında bir şey olabilir miydi? Altan ona ilgili davranmaya başlamıştı bir anda. Bunun sebebi neydi?

Gözlerim Levent'i bulduğunda, ikisini de ifadesiz bir şekilde izlediğini gördüm. Saklıyordu, hayal kırıklığını saklıyordu. Biliyordum, çünkü Levent'i en iyi ben tanırdım.

Küçüklüğümüzden beri hep böyleydi. Duygularını saklamakta oldukça başarılıydı. Ama bu iyi bir şey değildi. Sürekli duygularını bastırıyordu ve bu ona zarar veriyordu.

BİR TEK SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin