ikinci bölüm

126 24 6
                                    

"Yiwoo, bugün öğretmenin sınıfta bir arkadaşınla tartıştığını söyledi. Bunun hakkında konuşmak ister misin?" Yanımda yürüyen ufaklığın moralinin bozuk olduğu belliydi. Ellerini montunun cebine atmış başını da yere eğmiş bir şekilde yürüyordu. Normalde markete gideceğimiz zaman bu yoldan atlaya zıplaya geçerdi ama bu sefer biraz farklıydı.

"Huijin hoşlanmadığım bir şey söyledi, ben de sinirlendim." En çok korktuğum şey olup olmadığını anlamak için bana anlatmasını bekledim ama asıl konu benim öğrenmem değildi, oğlum iletişim problemleri yaşamaya tahmin ettiğimden daha erken başlamıştı.

"Sinirlenmen sorun değil bebeğim, hepimiz sık sık bir şeylere sinirleniyoruz. Ama önemli olan sinirimizi daha doğrusu öfkemizi kontrol altına alıp etrafa saldırmamamız."

Yolda yürümeyi bırakıp yere çöktüm ve Yiwoo'nun ellerini ellerim arasına aldım. Dışarısı biraz soğuk olduğu için ellerinin üzerini öperken buharlar çıkıyordu. Normalde Yiwoo bundan hoşlanırdı ama bu sefer yüzüme bile bakmadı. Son zamanlarda onu çok ihmal etmişim gibi hissediyordum.

"Ona saldırmadım baba, sadece..."

Tuttuğum ellerini bir kere daha öptüm, oğlumun şu anda atlaya zıplaya markete gidip sevdiği abur cuburları alacağı için heyecanlı olması gerekirken kendini kötü hissediyor olması ve surat asması kalbimi ağrıtıyordu. Bunları konuşmak için doğru zaman ve yer değildi biliyordum ama bu yolu sessizce yürümeye biraz daha dayanamazdım.

Neler yaşandığını zaten öğretmeninden dinlemiştim ama hislerini ve özel hayatını bana rahatça anlatabilmesi için ona biraz fırsat vermeliydim. O yüzden önünde diz çökmüş şekilde ellerini tutarken yüzüne bakmaya devam ettim ve söyleyeceği şeyleri bekledim.

"Bugün yapıştırma etkinliği yapıyorduk. Patatese benzeyen tavşan yapmak istedim ama Huijin kullanacağım rengi aldı..."

Bunları söylemeye çalışırken yaşadığı zorluğu görmek gerçekten de üzüyordu beni. Bu yüzden ayağa kalktım ve bir elini tutup ikimizi yavaşça yandaki parka doğru götürdüm. Salıncaklara yan yana oturup ayaklarımıza doğru bakarken olayın devamını anlatmasını bekledim. Zorunda değildi, konuyu değiştirmek istese de diyeceklerini dinleyip onunla sohbet edecektim.

"Ama o bana yaptığım tavşanın normal tavşana benzemediğini söyledi. Patatese benzeyen tavşan saçmaymış. Ben de sinirlendim işte."

Gülümseyerek başımı çevirdim ve yola doğru baktım. Bu tartışmayı genelde Kyungsoo ve Jongin arasında çok görüyordu. Kyungsoo, Jongin'in fikirlerini her zaman saçma buluyordu ve Jongin de herkesin fikirlerinin kendine özel olduğunu, diğerlerini memnun etmesine gerek olmadığını söylüyordu. Yiwoo da onlardan karakteristik özellikler kapıyordu.

"İnsanlar hayatımız boyunca sevdiğimiz şeylere olumsuz yorum yapabilir ya da bizim gibi düşünmeyebilirler bebeğim. Kendi fikrimizi herkese kabul ettiremeyiz ki."

Başını kaldırıp bana doğru çevirdi ve kaşları çatık bir şekilde bana baktı. Yine ona hak verilmediği için çabucak öfkeleniyordu. Bu özelliğini de benden almış gibiydi.

"Mesela ben tavuk çorbasını çok seviyorum ve çok lezzetli olduğunu düşünüyorum. Ama sen hiç beğenmiyorsun. Eğer senin gibi yapmak doğru olsaydı benim sinirlenip tavuk çorbası içmediğin için sana saldırmam gerekirdi ama bu doğru değil. O yüzden senin beğenmiyor olmana saygı duyup sana farklı bir çorba yapıyorum."

Verdiğim örneğin yemek konusunda olması başarılı sonuç almamı sağlayacaktı çünkü Yiwoo yemek konusunda çok hassastı. Sevmediği yemeklerden bir kaşık bile olsa yemezdi.

freefall | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin