on birinci bölüm

145 20 7
                                    

Sehun'u orada öylece bıraktım.

Evet, Sehun'u öylece orada bırakıp nereye gittiğimi bile fark etmeden koşmaya başladım. Muhtemelen polisler peşimden gelmek istemişti ama daha büyük problem olan Sehun ve Yuhi ile ilgilenmekten bana ayıracak vakitleri yoktu.

Ve benim de vaktim fazlasıyla kısıtlıydı. Bir yandan yolun ortasından koştuğumu fark edip kenara geçmeye çalışırken bir yandan da Chanyeol'ü aradım. Tanrıya şükürler olsun ki numarasını aptallık edip kaydetmemezlik yapmamıştım. Çaldı, çaldı ve biraz daha çaldı. Telefon açılmadıkça elimin daha da titrediğini, midemdeki asitli sıvının boğazıma gelip her yerimi yaktığını ve korkunç derecede kusma isteği uyandırdığını görmezden gelmeye çalışarak telefonun açılmasını bekledim.

"Alo."

Tam telefonu indirecekken duyduğum sesle birlikte olduğum yerde durdum. Sol elimle dizime baskı yapıp hafifçe yere eğilirken birkaç kez öksürdüm. Ciğerlerim yanıyordu koşmaktan.

"Chanyeol, Chanyeol açıklayabilirim! Be- gerçekten! Lütfen oğlumu alma benden! Lütfen." Hafifçe doğrulup sağıma ve soluma baktım telefonda aklıma gelen her şeyi söylerken. Nerede olduklarını öğrenmem gerekiyordu. Her neredelerse koşarak yanlarına gidebilirdim. Önemi yoktu. Chanyeol cevap vermediğinde gözümden akan yaşları silmek için elimi kaldırdım ve yumruk yapıp ovdum gözlerimi.

"Sadece bu seferlik nerede olduğunuzu söyle lütfen. Şu an YiWoo'yu görmem lazım! Eğer onu göremezsem ben... ben yaşayamam."

Benim sesimin telaşlı çıkmasına karşın onunki oldukça sakindi. Bir cevap vermesi için daha ne kadar beklemem gerekiyordu? Çocuğunu senden almak için işlemleri hızlandırıyorum Baekhyun diyebilirdi, çok sağlıklı bir ortamda büyütüyorum dediğin ortam bu mu diyebilirdi, diyebilirdi de diyebilirdi işte.

"Mısırlar patlıyor Yeol-ssi! Babam nerede kaldı?"

Arkadan YiWoo'nun sesini duyduğumda olduğum yere çöktüm. Sırtımı arkamdaki duvara yaslayıp bacaklarımı kendime doğru çektim. Sanki telefonu yanağıma bastırsam YiWoo'nun tenini hissedecekmiş gibi daha da sarılarak tuttum telefonumu.

"Baekhyun bana konum at, YiWoo'yu anneme bırakıp seni almaya geleceğim."

Söylediği şeyle birlikte itiraz etmeme kalmadan telefonu yüzüme kapattı. Oğlumu görmeme izin vermeyecek kadar ne hatamı görmüştü demek isterdim ama gördükleri onun için yeterliydi bence.

Sarhoş olup hiçbir şey olmamış gibi evimize giren eski kocam bana saldırmaya çalışmıştı. Evde olsaydık daha kötüsü olabilirdi. Oğlumu uykusunda kaçırıp beni tehdit edebilirdi. Dava açabilirdi. En adi şekilde onu benden uzaklaştırıp hayatım boyunca acı çekmemi sağlayabilirdi. Polisler şükürler olsun ki evden çalınan bir şey olmadığını düşündüklerini söyledi ama Yuhi kaç gündür evimdeydi bilmiyorduk. O yüzden de buna pek emin olamadım.

"Yuhi... Geberteceğim seni. Yemin ederim oğlumu gördükten sonra ilk işim seni gebertmek-"

Elimdeki telefonu sıkarak kendi kendime kızarken bir anda çalması ile ekranı kendime doğru çevirdim. Yol kenarından geçen arabaların sesinden başım çatlamaya başlamıştı resmen.

"Baekhyun endişelenmene gerek yok, ki gördüğüm kadarıyla endişelenmiyorsun da. Yuhi ile birlikte karakola getirildik. O ayılana kadar tutuklu kalacakmışız. Sonra da ifade verip çıkarsınız dedi polisler."

Sehun'un öfkeli sesini telefondan hissedebilmek korkutucuydu. Tek öfke problemi olan kişinin eski eşim olmadığını bilmek de öyleydi. Beni koruduğu için minnettardım ama attığı dayak beni korumaya çalışmaktan fazlasını ifade ediyor gibiydi.

freefall | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin