yedinci bölüm

118 16 5
                                    

"Baekhyun?"

Sesinin telaşlı ya da meraklı çıkması umrumda değildi. Şu an ona saldırmamak için kendimi tutmak zorundaydım ama bunu daha fazla içimde tutamazdım.

Elini omzuma koyup karşıma çöktüğünde yüzümdeki elimin birini indirip elini itekledim. Bana dokunmasını istemiyordum.

"Özür dilerim, daha dikkatli olacağım. Fotoğrafı da onarıp yerine koyacağım."

"Hala fotoğraf diyorsun ya, hala fotoğraf diyorsun!" Bir anda bağırarak ellerimi omuzlarına koydum ve arkaya doğru düşmesini sağladım. Karnının üzerine çıkıp ellerimi üzerinde her ne zıkkım varsa onun yakalarına koyup üst bedenini havaya kaldırarak gözlerimin içine bakmasını sağladım.

"Oğlumun yanında sesimi çıkarmıyorum diye beni pısırık bir şey sanma. Şu an kafanı yere vurarak patlatırım, duydun mu patlatırım!"

Bir yandan yüzüne bağırıyor bir yandan da tuttuğum yakalarından sallıyordum onu. Bir şey yapabilirdi. Beni elinin tersiyle itekleyip üzerime çıkabilir ve tek eliyle boynumdaki kemikleri kırabilirdi. Arabaya binip üzerimden geçebilir ya da direkt oğlumu benden alabilirdi.

Ama hiçbirini yapmadı, şimdilik.

Orada öylece durdu ve ona bağırmama izin verdi. İçimi tamamen boşaltmamıştım ama yanımızdan geçen birkaç kişi bize bakınca kendimi kötü hissettim. Üzerinden kalktım ve arabanın arkasına yürüdüm hızlıca. Ellerimi yüzüme götürüp gözyaşlarımı sildim soluklanırken.

Çocukken koşup oynadığım sokakta resmen adamın birini dövecektim az daha. Ne ara böyle saldırgan birisi haline gelmiştim? Konu oğlum olsa bile bunu yapmaya hakkım yoktu. Biraz arabanın bagajına yaslandım ve soluklandım. Arkama dönüp de Chanyeol'e bakacak yüzüm yoktu.

Ama o bunu çok sorun etmemiş gibi görünüyordu. Yaklaşık on dakika sonra bir su şişesi bana doğru uzandı. Yanıma geldiğini duymuştum.

"Su," dediğinde "olur" diyerek uzattığı şişeyi aldım ve kapağını açıp yarısına kadar nefes almadan kafaya diktim. Bağırmaktan boğazlarım acımıştı.

"Fotoğraf," dedi ben suyu kapatırken. Şişeyi arabanın bagajının üzerine koydum ve uzattığı fotoğrafı aldım. "Fotoğrafçı ortadaki yırtılma izini fotoşopla kapatmanın yarım saat süreceğini söyledi. O kadar bekletmek istemediğim için direkt fotokopi çektirdim."

"Teşekkür ederim, gerek olmadığını söylemiştim."  Yüzüne doğru dönemiyordum. Fotoğrafı elinden alırken de yan durup sadece elimi uzatmıştım. Verdiği fotoğrafı katlayıp pantolonumun arka cebine koydum. Aslında artık bu fotoğrafın olmasının ya da olmamasının bir önemi yoktu çünkü buna baktığımda hatırlayacağım anı evimde gülerek oğlum tarafından tatlıca ısırılmam değil oğlumu elimden almaya kararlı bir adamın bana bunu fotoğrafımızı yırtarak hatırlatmış olması olacaktı.

"Neyse, saat geç olmadan işleri halledeyim ben. Ne yapacağımı da unutturdun bana," dedim kendi kendime söylenirken. Suyu arabanın üzerinde bırakıp şoför koltuğunu açtım ve uzanıp ceketimi aldım. Ceketin içinden cüzdanımı çıkarıp cebime yerleştirdim ve cebimdeki fotoğrafı da rastgele arka koltuğa fırlattım. Keyfim falan kalmamıştı.

Birkaç adım geriden yürüyordu. Adım seslerini duymaktan öte gölgesini görüyordum. Gölgesi bile nefretle bakıyordu sanki.

Bir şey demeye gerek duymadan kendi fotoğrafçıma girdim. Baskı yerlerinden daha kaliteli çıkarttığı için burayı tercih etmiştim. Benden iki saniye sonra Chanyeol içeri girdiğinde adam onu yeni müşteri sanmıştı.

freefall | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin