40 6 20
                                    

Akılsız kafam. Uçmuş gitmiş kafam. Nerede benim kafam? Aah ah,mala döndün iyice. Belki alzheimer başlangıcı vardır? Sadece B12 haplarını içsen sorun çözülecek Eren -_- Hap içmekten nefret ediyorum. Bir şeyleri unutmaktan da nefret ediyorsun. Kesinlikle. Bu ne be hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin. Başka isteğin var mı paşam? Zevzekliği bırak bir kenara.

Evet, inanılmaz derecede unutkan olduğum için kitapları iade etmiş ama yeni kitap almamıştım bizim ihtiyardan. Şimdi ise evde kardeşimi bunaltıp götürtmeye çalışacaktım. Çünkü neden olmasın?

Odasına dan diye girdim.

"Merhaba en bi' sevmediğim kardeşim." Yatağının üstünde telefonuna bakıyordu. Kafasını kaldırdı kaşlarını çatmış şekilde.

"Bu devirde kapı tıklatılmadan girilmiyor içeri en bi' sevmediğim mağara adamı." Yanına gidip telefonunu elinden aldım.

"Ne biçim sözler bunlar? Annemler de seni bir türlü evcilleştiremedi. " Dizlerinin üstünden kalktı.

"Ya!" Telefonu pijamamın cebine koydum kollarımı göğsümün hizasında bağladım.

"Hiç ders çalıştığını görmüyorum. Hep telefondasın. Tch tch tch." Dedim. Öğrencilerin düşmanı olan bir numaralı cümleydi bu.
O da aynı benim gibi kollarını önünde bağladı ve gözlerini kıstı.

"İlkel misin sen?! Versene telefonumu! " Şirince gülümsemeye çalıştım.

"Bir şartla." Eski pozisyonuna döndü.

"Neymiş acaba bay çıkarcı?"

"Einstein Amca'dan kitap alıp geleceksin. Bu kadarcık." Dedim. Gözlerini belertti. Yatağın üstünde ayağa kalktı. Şimdi tepeden bana bakıyordu.

"Hayatta olmaz!" Selen, canım kardeşim. Benden bir yaş küçük. Lise sona geçecek. Sınava hazırlanıyor. Ve evet, en büyük korkularından biri benim o ihtiyar. Eh, biraz benim yüzümden olmuş olabilir.

"Ya kızım! Kaç yaşına geldin. Büyü biraz büyü!" Aniden eğilip yatağının üstündeki yastıklardan birini alıp bana vurmaya başladı.

"Sen büyü asıl! Hâlâ işlerini bana yaptırıyorsun! Git, istemiyorum git! Git odamdan! Uğraşma benimle!" Her bir harfte vuruyor desem yalan sayılmazdı. Hatta ikinci bir yastık alıp vurmaya devam etti. Ellerimle suratımı siper ediyordum.

"Lan vahşi misin vurmasana! Selen bırak! Ay deliye çattım ya! Kızım vurma vurma!.. OHA! Elinin ayarına- Selen bırak canım kardeşim... Bıraksana ulan!" Bir noktada ellerimle kendimi siper etmeyi bırakmış Selen'i durdurmaya çalışıyordum hatta bir yastığı elinden almıştım ki cebimdeki telefonu yeri boyladı. Şlank diye! İkimiz de bir anda sessizleşip yerde ekranın üstüne düşmüş telefona baktık.
Kafamı kaldırıp Selen'e baktım. Selen gözlerini kapattı. Sabır dilercesine.

"Eğer," dedi. Ki ses tonu bir tık beni korkutmuş olabilirdi.

"Eğer telefonumun ekranı kırıldıysa..." Kapattığı gözlerini açıp bana baktı.

"Ben de senin kafanı kırarım Eren." Aramızda bir yaş olduğu için abi demezdi bazen. Sorun abi diyip dememesi değildi. Sorun ne zaman abi demediğiydi. Çok kızdığı zaman adımı söylerdi. Selen'in kızgın hali felaketti. Rabbim esirgesin korkunç bir yaratık oluyordu.

Göz ucuyla odanın kapısına baktım. Şükür girerken açık bırakmıştım. Elimdeki yastığı onun yüzüne fırlattım.

"Hoşt be!" Ve arkamı dönüp koşarak odadan çıktım. Çıkarken kapıyı da kapatmayı unutmadım. Merdivenlerden üçer beşer atlayıp aşağı indim. Salona doğru kafamı uzattım.

02.17Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin