①①

36 6 9
                                        


Adamlar, babamlar
ölürmüş derinde
Yani derinden derinden
İnsan özünden düşermiş
bazen
Yani derinden derinden
...
Dünya dönerdi ya ben de
dönerdim
Yani derinden derinden
Annem gülerdi ya ben
de gülerdim
Yani derinden derinden

Açelya'dan

Anahtarımı çantamda ararken vakit kaybettiğimin bilincindeydim. Belki de bu bilinçte olduğum için elim ayağıma dolaşmış ve lanet olası anahtarımı çantamda bulamıyordum. Babam gelmişti. Babam niye bu kadar erken gelmişti?

En sonunda anahtarımı buldum ve kapıyı hızlıca açtım. Kapının sesine gelen Mütevesser teyze endişeyle suratıma bakıyordu. Ellerini bana doğru uzattı.

"Bir de yukarı çıkmakla vakit kaybetme, baban iyice sinirlenir." Çantamdan ve takılarımdan bahsettiğini anlamış ve hemen yüzüklerimi çıkarıp ona vermiştim. Saçımı bileğimdeki tokayla toplayıp kısa olanları kulağımın arkasına sıkıştırdım. Üstüme çeki düzen verip girişteki aynada kontrol ettikten sonra hızla salona doğru gittim.

"Ben geldim." Eşikte duruyordum. Çünkü babam beni sofrada görmek istemeyebilirdi. Babamın sevgisizliği denize girmek gibiydi. İlk başta çok üşümüştüm ama alışmıştım. Çıkarsam geri girememek, girdikten sonra o ısıya bir kez daha alışamamaktan korkuyordum. O yüzden onu onaylamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Kızıp öfke saçsa da bize karşı bir duygu belirtisi gösterdiği için bununla yetinmeye çalışıyordum.

"Nerede kaldın?"

"Kütüphanedeydim. Çalışırken saati farketmemişim özür dilerim." Babam ortaya doğru uzanıp tuzu aldı ve yemeğine ekti.

"Sınav kağıdın elinden alınırken de 'çözerken saate bakmadım özür dilerim' mi diyeceksin? Bu nasıl sorumsuzluk?! Benden önce evde olunacak dediysem öyle olacaktır." Kafamı eğdim.

"Aslında sen erken geldin. Bu saatte ben hep kütüphanede oluyorum." Sessizce hakkımı savunmama tahammül edememiş olacak ki daha da sinirlendi.

"Bir de bana karşı mı çıkıyorsun!? Kim bilir nerede sürtt-"

"Baba yeter!" Ablam elindeki bardağı masaya koymuştu sertçe.

"Karşında kızın var, ne dediğini duyabiliyor musun? Onu neyle itham ettiğinin farkında mısın?" Kafamı kaldırıp ona baktım. Benim yüzümden o da ceza alacaktı.

"Abla-"

"Hayır Açelya. Susmayacağım. Bugün susmayacağım." Babam öfkeyle ona bakıyordu.

"Annenizden sonra saygınızı da kaybettimişsiniz! Şu hâle bak! Bana nasıl karşı gelebilirsin Akasya? Hadi o yapıyor. Sen? Senden hiç beklemezdim." Artık adımı bile söylemiyorsun baba. Artık senin için hiçbir anlam ifade etmiyorum. Senin için duvardaki gölgeler gibiyim. Tek fark, ben gölge değilim baba. Hayalet değilim. Ayağım yere basıyor ve nefes alıyorum. Ama bu dört duvara girince yaşıyormuş gibi hissetmiyorum.

"Annemden sonra saygımızı falan kaybetmedik. Neyi kaybettik biliyor musun? Seni. Senin şuurunu kaybettik biz. Ruhunu. Ama hiçbir gün bu masaya oturmamazlık yapmadık. Hiçbir gün dediklerinden çıkmadık. Sense geçmişte tanıdığım adamdan çok uzaksın. Babamdan çok uzaksın. Bu masa aile masası değil. Bunun sebebi annemi kaybetmiş olmamız değil. Senin bize olan sevgini kaybetmiş olman. Annemi biz öldürmedik baba. Annemi Açelya öldürmedi. Kızı dans kursundan aldın. Müzikle ilgili her şeyi yasakladın evde. Annem takıları çok seviyor diye takı görmeye tahammül edemez oldun. Bu kız her gün annemden kalan takıları sırf sen istiyorsun diye çıkarıyor. Senin gazabına uğramayacağına inandığı zaman tekrar takıyor. Bir gümüş parçasına muhtaç bıraktın kızı. Evet özlüyoruz. Çok özlüyoruz. Resimlerine bakalım istiyoruz. Ama fotoğrafı yok. Neden? Çünkü hepsini odanda tutuyorsun. Ve odan kilitli. Kalbin kilitli. Biz senin düşmanın değiliz ama yine de açmıyorsun o kapıları bize. Sonra da hiçbir şey olmamış, bizi annemin hatıralarından mahrum bırakmamışsın gibi Cuma günleri akşam yemeğine kabak yaptırıyorsun. Her Cuma kabak yiyerek anneme olan özlemimizi gideremeyiz baba! Çok özür dilerim ama bir tabak yemekle avunamam." Babam ilk başta sinirle baksa da sonlara doğru bakışları yumuşamıştı. Bu muydu yani? Yüzüne vurmamız mı gerekiyordu? Bana döndü.

02.17Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin