Eren'den
Kitapçıya girmemle ayağıma dolanan Hık'ı eğilip kucağıma aldım.
"Özledin değil mi? Ben de çok özledim seni oğlum." Onu severken bir yandan da ihtiyarın yanına aşağıya iniyordum.
"İhtiyar?"
"Eren? Hoşgeldin oğlum." Gülümsedim ve koltuğa oturdum. Hık kucağıma iyice yerleşmişti. Kafasının üstünü okşamaya başladım.
"Hoşbuldum." Kutudaki kitapları çıkarıp hasar var mı diye bakıyordu.
"Ne var ne yok?" Diye sordu gözlerini kitaplardan ayırmadan.
"İyiyim. Açelya uğradı mı hiç?" Gözlerini bana doğru çevirdi.
"Uğramadı. Aranızda bir şey mi oldu?" Endişeli çıkan sesiyle sorduğu soruya kafamı iki yana salladım.
"Bir şey olmadı ya. Sadece ulaşamıyorum. Bir kaç gündür mesajlar iletide kalıyor. Evini de bilmiyorum... Aa gerçi Kerem bırakmıştı dur ona sorayım-" Aniden ayağa kalkıp tekrar yukarı çıkacakken beni durdurdu.
"Dur oğlum dur nereye gidiyorsun?"
"Burada telefon çekmiyor, yukarıda Kerem'i arayıp evini öğreneceğim sonra da evine gidip iyi olup olmadığına bakacağım. " İhtiyar yanıma kadar gelip kolumdan tuttu ve kendiyle birlikte beni tekrar koltuğa oturttu.
"En son ne zaman görüştünüz?"
"Dün değil, ondan önceki gün. Ekipçe buluşmuştuk. Efe onu da çağırmış, benim haberim yoktu." Kafasını salladı usul usul.
"Peki ne zaman kalktı, yani bir şey oldu mu?"
"Ablası Akasya aradı, tam olarak ne konuştular bilmiyorum ama Açelya 'ne demek babam geldi' falan dedi sonra panikleyip kalktı. Acilen eve gitmesi gerektiğini söyledi. Yürüyerek gelmiş, Kerem vakit kaybetmesin diye motoruyla bıraktı. "
"Ama bunun iki üç gündür ortada olmamasıyla alakası ne anlamadım?" Diye devam ettim.
"Açelya'nın babası emekli polis Eren. Biraz katı bi' tip. Eğer babası geldiyse o gün ve Açelya ondan sonra eve girdiyse belki ceza falan vermiş olabilir."
"Ne?" Şaşırmıştım.
"Evde durma cezası vermiştir mi diyorsun sen şimdi?" Dedim inanamayarak. Hangi yıldaydık, hangi dönemdeydik biz? Bu nasıl kafa yapısıydı?
"Dediğim gibi babası katı, kuralcı biri. Böyle bir şey yapmış olasılığı var ama bilemeyiz tabii."
"Ama Açelya'nın yanımızdan kalktığı saat geç bile değildi ki. Güneş bile batmamıştı daha. Bu kız on sekiz yaşında bir de. Beş yaşında değil ki." İhtiyar gülümsedi.
"Herkesin ailesi seninkiler gibi değil evladım." Bakışlarımı yere doğru çevirdim.
"Üzülmemiştir değil mi?" Güldü.
"Üzülmüşse bile sen alırsın gönlünü n'olacak?" Başımı hemen kaldırıp ona baktım.
"Ne alakası var ya?" Ayağa kalkıp kolilerin yanına gitti.
"Ee n'oldu buluşmada anlat bakalım?"
"Oturduk." Bana baktı.
"Sadece oturdunuz mu Eren? Konuşmadınız mı hiç?"
"Konuştuk konuştuk. "
"Ne konuştunuz?"
"Klasik gençlik goygoyu işte. Bizim ekip sağ olsun güzel boş yapıyor." Gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
02.17
Ficção Adolescente"Gülüşün çok güzel peri kızı. Sıcak havada aniden esen meltem gibi. Güneşin bunaltıcı ateşi tepedeyken denize girmek gibi. Yağmurun altında dans etmek gibi. Gece kabus görüp korktuğunda pencereden baktığın yıldızlar gibi... " uyarı: Kitapta N.G Kab...