Sekiz

3.2K 252 92
                                    

Sınır: 50 oy

Biliyorum biliyorum. Ben de sınırlardan hoşlanmam. Ama bazı şeylerin sınırları olmazsa da olmuyor.

🍃🐨

Duru

"Neden yemek yemiyorsun Duru? Hasta mısın?"

Kafamı kaldırmadan omuz silktim Güneş hanımannye. "Bana bakmayı keserseniz yiyeceğim." dedim gayet sakin bir sesle. Yemeğe başladığımızdan beri küçük abiler bana bakıp duruyordu! İlk geldiğim gün bile bu kadar bakmamışlardı. Gerçi Mirhan'cığım yoktu.

Karşımda oturan Çağır'ın gerildiğini hissetmiştim. Yerinde kıpırdanmıştı. Ona bakmadım. Çünkü bana baktığını biliyordum. Oluşturduğum gerginlikten kurtulmak adına derin bir nefes verdim ve kafamı kaldırdım.

"Kusura bakmayın. Biraz gerginim. Sonra yesem olur mu?"

Güneş hanımannenin asık yüzü, birkaç saniye içinde düzelirken kafasını salladı. "Yemek yemek istemezsen seni zorlamayız. Ama hasta olmadığından ve kilo vermediğinden emin ol, olur mu?"

Düşünceli ve kibar sesini duymak beni ikileme düşürüyordu. Rol yapıp yapmadığını anlamam çok zordu. Gerçi Tuna abi, onun dışarıda da her zaman kibar olduğunu söylemişti. Ya rol yapmıyordu ya da rol yapmayı hayatının parçası bellemişti.

Uzun uzun yüzüne bakmamdan rahatsız olmuşa benziyordu. Gözlerimi ondan çekip ayağa kalktım. "Size afiyet olsun." diyerek gülümsedim.

Salon çıkışına yürürken "Bir sorun mu var?" diye sormuştu Egemen adamabi.

Hafifçe arkamı dönüp bana bakan aileye içtenlikle gülümsedim. "Evet. Bir sorun var. Aslında birçok sorun var."

Yüzleri gerilirken muhtemelen akıllarında ki soruyu Dünya sormuştu. "Sorun ne?"

Omuz silktim. Parmaklarımla beraber saymaya başladım. "Hava kirliliği, gittikçe artan cinayetler, çocuk kaçırma, gasp, kadına şiddet, hayvan tacirleri, ekonomi, siyaset, kıyamet alametleri, yanımda olmadığı için tatlılığından yastığı ısırdığım yavru yaratıklar, okul, öğretmenler, kışta olmamıza rağmen 35 derece olan hava- ve lanet olası neden bunları söylüyorum?"

Yüzünü sıkıntıyla ovuşturup elimi havada salladım. "Siz devam edin lütfen. Bana aldırmayın."

Hızlıca salondan çıkarken yüzümü buruşturmuştum. İç çekip mutfağa girdim. Aklım o kadar doluydu ki saçmalamıştım yine. Pardon taramıştım.

İçimdeki aptal, o beceriksiz randomunu atarken göz devirdim. Şizofrenim tamam mı? Ve içimde bir psikopat yerine birçok tane ben var!

Yüzümü sıvazlayıp masaya kafamı dayayarak uzandım. "Ruh hastası."

Birkaç dakika, içimde, kendimle tartışarak teoriler ürettikten sonra seslerin salona ilerlediğini fark etmiştim. Hızlıca yerimden kalkıp kocaman gülümsedim.

Koşar adım mutfaktan çıkıp yemek salonuna girdiğimde bir gövdeye çarparak geriye sendelemiştim. Acıyan yüzümü umursamadan burnumu tuttum. "Ya napıyorsun ya! Estetik burnum!"

Burnumu okşarken düşmem gerektiğini fark etmemiştim bile. "Özür dilerim." diyerek tuttuğu kolumu bırakan Sancar adamabiyle beni düşmekten kurtardığını anladım.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Elimi burnumdan çekip burnumun ucunu görmeye çalıştım. Elimi bir sağa bir sola koyarak burnumun şeklini inceledim. "Oh. Bozulmamış."

Rahat bir nefes verdim. Ona baktığımda gözlerini başka yerlere çevirerek dudaklarını bastırdığını görmüştüm. Kaşlarımı çatsam da bir şey demedim.

CEHENNET'TE MİYİM?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin