Dudakları dudaklarıma yaklaşmışken sanki onay istercesine gözlerini tekrar gözlerim ile buluşturmuştu fakat ben bırakın onay vermek için konuşmayı nefes almayı bile unutmuştum.
Kral bir süre gözlerime baktıktan sonra reddettiğimi düşünmüş olmalı ki geri çekilmeye kalktı ve ben bu sırada ikimizi de şoka sokan bir harekette bulundum.
Kralın omzundaki elimi kullanarak onu kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim.
Yaptığım hareket ile gözlerim kocaman olmuşken benden bir farkı olmayan kral dudakları dudaklarımın üzerindeyken nefesini tutmuştu.
Aslında kısa olan ama bana uzun gelen bir zaman diliminin ardından beynim vücudumun kontrolünü tekrar aldı ve ben yaptığım saçmalığın farkına vardım.
Tamamen kendime gelir gelmez büyük bir şok içinde dudaklarımı geri çekecek iken belime sarılan kollar ile dudaklarımız gibi vücutlarımız da birbirine yapıştı. Bu defa tek şok olan bendim çünkü gözlerini yavaşça yuman kral hâlinden oldukça memnun olmalıydı ki dudaklarımın üstüne hafifçe gülümsüyordu.
Kalbimin atış sesi etrafımızı sararken öylece duruyordum. Ne iki yanımda hareketsizce duran kollarımı hareket ettirebiliyordum ne de titreyen göz kapaklarımı kapatabiliyordum. Kral hiçbir harekette bulunmayıp dudaklarını benim dudaklarım üzerinde dinlendirirken titrek nefesler alıyordum. Kral kafasını çok azıcık uzaklaştırıp gözlerini araladı. İmkânı varmış gibi daha da koyulaşan gözleri yüzümü inceledikten sonra tekrar dudaklarımızı birleştirdi.
Şaşkınlıktan dolayı hafif aralanan dudaklarımın arasına üst dudağını yerleştirip minik minik kalın alt dudağımı emmeye başladı. Öpüşü mümkün olacak en yumuşak hâlindeydi ve bu yumuşaklık karnımın müthiş bir şekilde kasılmasını sağladı.
Alt dudağım kralın dudakları arasında kayarken bilinçsiz bir şekilde minik bir nefes çektim içime. Karnım kasılmaktan ağrımaya başlamıştı ve kendimi bayılacak gibi hissediyorum.
Kral Yoongi dudaklarını sonunda benden uzaklaştırıp gözlerini gözlerime dikti fakat bu pek iyi bir hareket olmamıştı benim için.
Aşırı derece de yoğun bakan gözleri bacaklarımı titretirken belimdeki kollar daha da sıkılaşmıştı.
"Efendim-" sözlerime daha başlayamadan Kral dudaklarını ağzımın ortasına tekrar bastırdı. Tekrar ve tekrar...
Kendi dudaklarına nazaran kalın olan dudaklarıma küçük küçük öpücükler bahşederken oldukça huzurlu ve memnun görünen yüz ifadesini izledim. Vücuduma yayılan rahatlık ile omuzlarım düşerken gözlerimi yumdum.
"Jimin?"
Kralın sanki daha da kalınlaşmış sesi ile vücudumdan minik bir titreme geçti.
"Kralım?"
Kral Yoongi'nin aksine sesim titrek çıkarken gelecek olan sözleri bekledim öylece. Ne gözlerimi açtım ne de hareket ettim.
"Neden?"
Tek kelime.
Tek kelime ile beynim müthiş bir hızla çalışmaya başladı.
Gerçekten, neden? Neden öptüm kralı? Neden geri çekilmek yerine öylece öpücüklerini kabul ettim? Neden hâlâ geri çekilmiyorum?
"Bilmiyorum."
Bilmiyorum.
Tek kelime, binlerce anlam.
Bilmiyorum. Kralı neden kendime çektim bilmiyorum. Neden öpücüklerini kabul ettim, neden hâlâ geri çekilmiyorum bilmiyorum.
Son dakikalarda yaptığım hiçbir hareketi düşünerek yapmadım. Öylece gelişti hepsi ve ben bunları hiç düşünmedim bile. O kadar doğru hissettiriyordu ki ben hiç kendime, "neden?" diye sormadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cariye | yoonmin (ara verildi)
Fanfiction[mpreg | yoonmin] Eski krallıklarda erkek bir cariyenin olması zayıflık olarak kabul edilirdi. Onlara göre erkekler doğuramaz; narin, güzel olamazdı. Bütün bu aptal düşüncelerin arasında ise güzeller güzeli Park Jimin'e umarsızca tutulan, Kral Min...