🏐
İki saat önce ayağımdaki bandajı çıkardığım için rahat rahat yürümeye başladım sokakta. İki haftadır o kadar rahatsız hissediyordum ki. Ayağımda bandaj değil çimento ile yürüyordum sanki.
"Pişt güzellik!"
Arkamdan gelen tanıdık bir sesle olduğum yerde durup sese doğru döndüm.
Bahadır kolunu Ecevitte okurken en yakın arkadaşlarından olduğunu söylediği Celal'in omzuna atmış ağır adımlarla bana doğru yürüyordu. Göz kırptım ne var gibisinden. Nereden çıkmıştı bu çocuk? Buralarda oturmuyordu diye hatırlıyordum. Belki de Celal buralarda oturuyordu.
Yeşil gözlü, kumral, benim boylarımda, orta yakışıklılıkta olan Celal selam amacıyla başını salladığında ayıp olmasın diye ben de tebessüm ederek karşılık verdim. Hala bu çocukla mı takılıyordu? Onlarla bizim okula geçtiğinden beri konuşmadığını zannediyordum.
Bahadır boştaki kolunu da benim omzuma atıp yanına doğru çekti. "Ne yapıyorsun kız çitlembik?"
Bu yakın tavırlarına onunla oturmaya başladığımdan beri oldukça alışkın olduğumdan dolayı bir şey demedim. Bahadır sevdiklerine böyle rahatsız olur mu falan diye düşünmeden pat diye temasta bulunan bir çocuktu. İlk başlarda tabi ki bu halleri beni rahatsız etmişti ama daha sonra onu tanıdıkça bu duygudan ayırılmış ona ısınmıştım. Tabi sıra arkadaşım olmasa bu duygularım değişir miydi zannetmiyordum ama şimdi aramız iyiydi. En azından çoğu erkek gibi onu bir çöp tenekesi olarak görmüyordum.
"Ayağımdaki bandajı çıkarttı bugün doktor. İki güne antrenmanlara başlayabilirsin dedi. Koça atmış sanırım antrenman programımı." dediğimde anladığını belirtircesine hmmladı.
Gözümü kırparak onunla diğer kolundaki çocuğu işaret ettim. "Senin ne işin var burada? Eski okulundakilerle arana mesafe koydun zannediyordum?"
Omuzlarımdan dökülen dalgalı kızıl saçlarımla oynamaya başladı. "Halı sahada maçımız var da ona gidiyorduk bizde. Yok kızım ya bu at hırsızıyla arama istesemde mesafe koyamam kendisi teyzemin oğlu oluyor maalesef." dediğinde başımı Celale doğru eğerek ikisinin de tipini süzdüm. Pek benzerlik olduğunu söyleyemeyecektim.
"Hadi ya. Kötü olmuş o zaman senin için." dediğimde Celal genzini temizledi.
"Ayıp oluyor yalnız ben de buradayım. Ne dedin lan kıza da hakkımda kötü düşünüyor?" diye sordu kötü bakışlarını Bahadıra çevirerek. Nifak tohumu ekmenin verdiği hinlikle sinsi sinsi gülümsedim. Bahadır gözlerini kısarak baktı bana. Sinsirella der gibi. Omuzlarımı silkip gülümsedim ona, kanım fokurduyordu ne yapayım!
Celali kolunun altında iyice sıkıştırıp elmacık kemiğini hunharca başına vurdu. "Saçmalama oğlum ne diyebilirim lan? Senden bahsetmedim bile, genel olarak konuşmuştum." dediğinde belinin kenarını cimcikledim. Nasıl da yan yatırıyordu pislik. Bayağı bayağı kötülemişti çocuğu.
Ağzımı açıp doğruyu söyleyecektim ki Bahadır hemen Celali bırakıp iki kolunun arasında sıkıştırarak kıstırdı beni. "Sus kız sus!"
Boğulma sesleri çıkararak onun sıkı tutuşundan kurtulmaya çalıştım. Lan nefes alamıyorum! Şu salağın salaklığı yüzünden yok yere tahtalı köye muhtar olacağım. Hayıır daha çok gencim!
Celal Bahadırı benim gibi çekiştirerek beni kurtarmaya çalışırken bir yandan da "Oğlum bıraksana kızı! Lan kız nefes alamıyor salak herif! Bahadır salak mısın lan bıraksana kızı!" diyordu ama salak Bahadır ikimizi de duymuyordu. Tam aha kesin öleceğim dediğim zaman Celal Bahadır'ın dizinin arkasına vurarak uzaklaştırdı benden.
Panik halde çıktım gevşemiş kollarının arasından. Gözlerimden sicim sicim akan yaşlarla güçlükle nefes alırken Celal kolunu omzuma sarıp kenara çekiştirdi beni.
"Yemin ediyorum sende sike sürülecek akıl yok Bahadır! Lan kızı öldürüyorun geri zekalı!" Kızgın azarlamalarıyla birlikte nasıl bir düşüncesizlik yaptığını fark eden Bahadır'ın ensesine vurdu art arda.
Çantasından çıkardığı suyu uzattığında titreyen ellerimle alıp birkaç yudum alarak kurumuş boğazımı ıslattım. Gerçekten de öldürüyordu beni geri zekalı! Doğarken beynini annesinin karnında bıraktığını biliyordum ama bu derece geri zekalı olduğunu bilmiyordum. Allah'tan Celal dizine vurmuştu da kurtarmıştı beni.
Bahadır benim gibi dolu dolu olmuş gözleriyle dizlerinin üzerine, önüme çömerek dizlerime yasladı elini. "Lan ben fark etmedim! Fark etsem geri çekilmez miyim lan? Kardeşime falan da yapıyorum hiç böyle boğulma tehlikesi atlatmamışlardı. İyi misin kız? Kafam kopsun ki bilerek yapmadım!" diyerek yüzümdeki yaşları silmeye kalktığında avucumu açtığım gibi kafasına geçirdim.
"Lan ölüyordum beyin özürlü! Kuala gibi sardın soluğum kesildi lan mal! Celal olmasa muhtar ediyordun beni öteki tarafa beyinsiz!" diyerek avucum harici dolu şişeyi de kafasına art arda geçirmeye başladığımda geri kaçmaya çalıştı. Poposunun üstüne düştü. Olduğu yerde durup kollarını başının üstüne sararak darbelerden korunmaya çalıştığında gram acımadım. Almıştım zehri kafasını kırana kadar durur muydum?
Celal salak arkadaşının zavallı haline üzülmüş beni omuzlarımdan çekerek engellemeye çalıştı. "Tamam fark etmemiş çocuk sakin ol. La bir dur kafası kırılacak çocuğun!" dediğinde "Bırak be, kırılırsa kırılsın! Beyni yok zaten bunun bir şey kaybetmez!" diye ona da çemkirip şişeyi beni çekiştiren ellerine geçirdim.
Çocuk şok oldu tabi benim bu darbeme. Biraz önce beni resmen Azrail'in kollarından çektiği için böyle bir karşılık beklemiyor olmalıydı ama umurumda mıydı? Beni öldürmeye teşebbüs eden salak arkadaşını sanki önemsiz bir şey yapmış gibi kaçırmaya çalışıyordu elimden. Vallahi elime geçmişken onu da elimden geçirirdim görürdü gününü.
"Lan sen daha yeni sakatlıktan çıktın şimdi ter mers basacaksın sakatlayacaksın kendini salak kız! Lan bir dur vurma! Allah belamı verdi amına koyayım birde sen vurma!"
Bağırışlarına sokaktan geçen insanlar dehşet içinde bakarken beni rezil ettiği için saçlarını da çekiştirdim. "Kes! Açma o şom ağzını!" diye vurmaya devam ettiğimde ağlar gibi sesler çıkarmaya başladı. Canı cidden yanıyordu herhalde.
Celal ee yetti artık diyerek Herkül misali bir anda üstüme atılıp belimden kavradığı gibi beni koluyla bedeni arasına kıstırarak elimdeki şişeyi itekleyek elimden düşürmeme sebep oldu. O kadar ani hareket etmişti ki geri çekilmeyi bırak kafamı bile çevirememiştim. Bahadır sarkıttığı dudakları ve dolu dolu gözleriyle benim iri iri açılmış gözlerime üzgünce baktı.
"Vallahi bilerek olmadı kızım. Özür dilerim aptallık ettim." dediğinde tam ona cevap verecektim ki benden önce yabancı bir ses girdi aramıza.
"Ooo Celal paşa manita yapmışız hayırlı olsun."
Gözlerimi kaldırarak karşımızdaki topluluğa baktım. Bizim okuldan ve Ecevitten birkaç kişi yüzlerindeki alaylı ifadeyle bana ve kollarının arasında sıkıştığım Celale bakıyordu. Gözlerim aralarındaki tanıdık bir çift gözle çakıştığında yanağımın içini ısırdım. Onun burada ne işi vardı ya? Tam da kavgamızın üstüne mi denk gelmemiz gerekiyordu kahretsin!
⚽️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunçgil
Teen FictionGülümseyen ifadesi sekteye uğradı. "Neden seni rahatsız ediyormuşum gibi davranıyorsun Alaca?" diye sorduğunda manidar manidar güldüm. Gibi mi? "Rahatsız ediyorsun zaten Emir. Sana her seferinde uzaklaş benden demekten yoruldum. Salak mısın anlamıyo...