⚽️Parmaklarımı dudaklarımın üstüne bastırırken Cemil'in bir kere daha Emir'e sert bir şekilde girmesiyle sinirden dolan gözlerimi sıkıca bastırarak dilimi ısırdım.
Ağzına sıçacaktım bu çocuğun. Andım olsun ki ağzına sıçacaktım! Maç başladığından beri her pozisyonda Emir'e sert fauller yapıyordu ve hakem olacak karaktersiz de buna ses çıkarmıyordu.
"Çocuğu sakatlayacak en sonunda geri zekalı. Bu Cemil hiç mi adam olmaz?" diyerek küfür eden kızla araladım gözlerimi. Tek ben de farkında değildim bu durumun ne güzel!
Doğa sağ koluma Ahsen de sol koluma sarılıp sakin olmam için bana telkinde bulunurlarken bir hareket daha dedim, bir hareket daha yaparsa olacakları boşverecek ve bu tribünden atlayarak o Cemil'e dalacaktım. Emir belki centilmen kalmak istiyordu ama benim sabrım kalmamıştı artık.
"Anasından emdiği sütü burnundan getirmezsem bana da Alaca demesinler."
Dişlerimin arasından çıkan tıslamam tribündeki uğultular yüzünden benim bile duyamayacağım seviyeye geldiğinde gözlerimi yerden doğrulmaya çalışan Emir'e çevirdim. Niye bu kadar sakindi ki? Çaksaydı ya ağzının ortasına bir tane. Bu şerefsiz insanlıktan anlamıyordu işte neyine müsaade ediyordu daha?
Kuzgunlardan birkaç kişi şerefsiz Cemil'in üstüne yürüyerek laf atmaya başladığında maç saatlerdir olduğu gibi yine karıştı.
"Yani topunu oyna adam gibi geç işte ne diye faul yapıp duruyorsun ki anlamıyorum. Utanmasam Emir'in haline üzüleceğim." diyen Açelya ile dişlerimi daha çok bastırdım dilime. Ne diye utanacaktı ki ona üzülmekten? Sanki azılı suçluydu!
İnsanlara olan tahammülsüzlüğüm hat safhaya çıktığında sanki bunu fark etmiş gibi araya girdi Rüya. "Aman ektiğini biçiyor işte neyine üzülüyorsunuz? Sakatlansın da görsün gününü! İnşallah sakatlanır."
Cümleleri beynimde balyoz etkisi yaratırken hangi ara oturduğum yerden kalktım fark etmedim. "Ne diyorsun kızım sen? Ne biçim konuşuyorsun? Ne ekmiş de neyi biçiyormuş ya? Saatlerdir biçiyor orada çocuğu şerefsiz ama sen gelmiş buna alkış mı tutuyorsun? Ne kadar kötü kalpli bir insansın. Sakatlansa kına mı yakacaksın?"
Aramızda bir basamak olmasını önemsemeden hiddetle üstüne atıldığımda Tuana ve Ahsen beni tutmaya çalıştı. "Sakin ol Alaca. Öyle demek istemedi. Değil mi Rüya?"
Kolumu onlardan kurtarıp Rüya'nın biraz önce oturduğu sandalyeye basarak yanına indim. "Ne demek öyle demek istemedi? Duymadınız mı dediklerini be?" diyerek bu sefer de Tuanaya bağırdığımda kaşlarını çatarak geri çekildi. Benden böyle bir karşılık beklemiyor olmalıydı.
Rüya, "Hayırdır söylediklerim niye sana dert oldu ki? Seni ne ilgilendiriyor? İsterse gebersin derim sana ne?" dedikten sonra saçlarını savurarak "Geberir de inşallah. Oh olsun!" dediğinde bir an gözüm karardı sanki. Beynimde karınca sürüsünün yürüdüğünü hissederken hangi ara yüzümü yüzünün dibine sokmuştum fark etmedim.
"Ne diyorsun sen?" İçimde ona karşı biriken bütün kinim sanki bu anı bekliyormuş gibi gözlerimi daha da karartırken hiddetle atıldım üstüne fakat o da bunu bekliyor olmalı ki saçlarıma asıldı.
"Parçalarım kızım seni!" diyerek saçlarımı daha çok çekiştirmeye başladı. Hayatta en nefret ettiğim şeylerin başında saçıma dokunulması gelirdi ve bu kız bunu çok iyi biliyordu.
"E sen şimdi naneyi yemedin mi Rüya? Hem o ayarsız dilini hem de saçlarıma dokunan parmaklarını yerinden sökmez miyim ben? Çok kaşındın Rüya. Ben durmaya çalıştıkça sen tepeme çıktın ama bu bardağı taşıran son damlaydı. Her türlü yaptığın pisliği sineye çekebilirim ama o lanetli dilinle ona uzanamazsın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunçgil
Teen FictionGülümseyen ifadesi sekteye uğradı. "Neden seni rahatsız ediyormuşum gibi davranıyorsun Alaca?" diye sorduğunda manidar manidar güldüm. Gibi mi? "Rahatsız ediyorsun zaten Emir. Sana her seferinde uzaklaş benden demekten yoruldum. Salak mısın anlamıyo...