45🍊

144 7 0
                                    


🏐

"Neden ona bir şans vermedin?"

Kalçamın altına yasladığım bacağım acıdığı için yüzümü buruşturarak geri uzattım ayağımı. Kayalıklarda kesinlikle bağdaş kurulmuyordu. Eve gidince bir yerlerimi çizilip kanamış halde bulacağımdan adım kadar emindim.

"Şu anda bir şansı hak ettiğini düşünmedim. Hem bana ne diyecek ki Allah aşkına? Sevgilisi istemedi diye gelmemiş yanıma kendisi söyledi yani başka ne diyebilir? Ben zaten böyle olduğunu bildiğim için darıldım ona. Küskünlüğüm elbet geçecek, belki birkaç yıla ona neden darıldığımı bile hatırlamayacağım ama hislerimi hatırlayacağım, ona darıldığımı hatırlayacağım." Bedenimi tamamen ona döndürerek gözlerinin içine baktım. Birbirimizi yeni yeni tanıdığımız için huylarımızı tam olarak bilmiyorduk içgüdüyle hareket ediyorduk ama ona anlatmak istedim. Ne kadar çabalarsa çabalasın içimden gelmezse hiçbir şeyin düzelmeyeceğini öğrenmesi gerekiyordu.

"Bak belki bilmiyorsundur ama diyeyim sana. Ben biraz pis huyluyumdur. Sevdiğimde çok severim ama kırılırsam da tamir etmesi neredeyse imkansızdır. Verdiğim değerin boşa olduğunu fark ettiğim an buz gibi olurum. Tuana da bunu çok iyi bildiğinden çırpınıyor şimdi fakat o an içimde bir şeyler koptu ona dair. Düşünüyorum. Hislerimi de tartmaya çalışıyorum ve yol sadece artık onun hayatımda bir arkadaş olarak var olduğunu gösteriyor. Fakat bu arkadaşlık yakın bir arkadaşlık değil." dediğimde kaşları çatıldı.

"Desene seni asla kızdırmamam gerekiyor."

Güldüm bu dediğine. "Beni kızdırıp kızdırmaman önemli değil ki. İki farklı karakteriz tabi ki de birbirimizi kızdıracağız hatta kıracağız da ama sebeplerimiz önemli. Beni bilerek kırıyorsan düşündüğün gibi sevmiyorsundur ya da Tuana da olduğu gibi başkası için kırıyorsan ben senin için o kadar da önemli değilimdir."

Uzanıp kolunu boynuma dolayarak başımı kendine çekip şakaklarıma bir öpücük bıraktı. "Ne kadar akıllı konuşuyorsun sen öyle. Biraz daha böyle akıllı akıllı konuşursan dışarıdayız demem ve o ağzına yapışırım." dediğinde gözlerim irice açıldı.

"Aptal mısın? Asla böyle bir şey yapmıyorsun!" diyerek koluna geçirdiğimde güldüğünü duydum. Tamam arsızlıkta ondan daha fena olduğumu biliyorum ama herkesin içinde olmazdı. Benim de kendime göre karizmam vardı. Şimdi okuldan birilerine falan yakalanırdık ifşalanmak istemiyordum.

"Sanırım bu dünyada en sevdiğim şey seni utandırmak. Pençelerini içine çekmene bayılıyorum." diyerek beni daha da gıcıklandırmaya çalıştığında homurdanarak geri kaçmaya çalıştım ama öyle bir sarılmıştı ki bunu yapmak imkansız gibi bir şeydi.

Dudakları şakaklarımda gezinirken huysuzca homurdandım. "Daha saniyeler önce beni kızdırmaman gerektiğini söylüyordun!"

Gülerek yanağımı ısırdı. Bu adeti de yeni edinmişti. Anlamıyordum, annesi evde et vermiyor muydu bu çocuğa?

"Bu tatlı bir kızdırma ama."

Sokrates savunmasına sadece gözlerimi devirdim. İşine gelince lafı ne kadar da güzel çeviriyordu. Laf cambazı.

Parmaklarımı boynumdan sarkan parmaklarının arasına geçirerek ellerimizi birleştirdiğimde kızgın ifadem biraz olsun duruldu. Onunla sevgili olmadan önce temas bağımlısı bir insan olduğumu hiç düşünmezdim ama artık düşünüyordum. Nerede olursak olalım elim sürekli bedeninin üstündeydi tıpkı onunki gibi. Ona temas bağımlısı deyip sıcak dokunuşlarından kaçındığım anları hatırlarken utançla kafama vurdum.

TurunçgilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin