0.1

21.2K 596 182
                                    

30.3.23

Not.: bu hikayenin güncel ve daha iyi halini okumanızı tavsiye ederim. Sayfamda bulabilirsiniz

Bu hikaye yıldızlar gibi parlak kalplere ithafen yazılmıştır...

Bu hikaye yıldızlar gibi parlak kalplere ithafen yazılmıştır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

------

Kalbim acıyordu.

İçine ucu ateşten iğneler saplanıyordu sanki, elimi her ne kadar üzerine bastırsam da kıvranan ruhum kalbimde dolaşıyordu adeta.

Sonra onu görüyordum.

Acılarım karşılaştığı bu muhteşem huzuru selamlayarak kalbimdeki yerini ona bırakıyordu.

Yaz güneşinin altında giydiği koyu renkli kumaşların altında parlayan tenini, badem gözlerini ki o gözleri bu kadar kısa tabirle anlatmam haksızlık sayılırdı. Biçimli kaşları vardı refleksle sürekli çatık gibi duran. Her zerresine hayranlıkla ve hakkım olmayacak şekilde baktığım bir yüzden, bedenden daha fazlasını görüyordum onda.

Ahi Baran.

İki kelime, sekiz harften daha fazlası benim için. Bir bedenden, bakışlardan daha fazlası. Ruhunu görüyordum ben onun. Sevdikleri için kendi ruhunu kenara iten, kalbini yokmuşcasına değersizleştiren ama bir o kadar da değerli olan biriydi kendisi.

Dershane çıkışı geldiğim butik kafede ben işlediğimiz konuları tekrar edip dinlenirken Ahi dakikalardır ayakta verilen siparişlerin peşinden koşturuyordu. Aynı dershaneye gidiyorduk, ben son sınıftım lakin o mezuna kalmıştı. Bu kafede garsonluk yaparak dershane parasını çıkarmaya çalışıyordu, dershanedeki hocalarla konuşurken duymuştum onu. Aynı zamanda evde baktığı annesi vardı. Hakkında çok fazla bilgiye sahip olamasam da onu sevmeme engel değildi.

"Teşekkür ederim." Dudaklarımı birbirine bastırdım. Önüme bıraktığı kahve fincanı bile şu anda benim yanaklarımdan daha az sıcaktı.

"Afiyet olsun," dedi. Her zamanki gibi düz ve sakince cevaplıyordu beni. Daha adımı bile bilmeyen biri için çok normaldi.

Kahveyi önüme bırakır bırakmaz yüzüme bakmamaya özen gösterir gibi diğer siparişleri dağıtmaya devam etti. Aslında sipariş verip Ahi'yi daha fazla yormak istemiyordum ama onu yakından görebilmem için tek şansım da buydu.

Kahveyi masaya bırakırken hafifçe eğilmesi...

Kahve kokusuyla karışan o mükemmel kokusu...

Kahveden dikkatlice bir yudum aldığımda çantamdan çıkardığım şiir defterimin kapağını özenle açtım. İlk sayfadaki Ahi'nin kaba taslak çizdiğim yüzüne kısaca bakıp parmaklarımı üzerinde gezdirirken yakalanma korkusu ile boş sayfa açmıştım hemen. Kalemimi elime aldığımda gözlerim bu küçük kafenin içinde onu bulmakta zorlanmamıştı.

Duygular kalemin ucunda birikti, kağıda akmak ve ölümsüz olmak için sabırsızlanıyordu hepsi.

Gözlerin gözlerimi bulsa
Bakışların öpse tenimi
Dudaklarından çıkan kelimeler
Kalbime işlese sessizce
Nefesim nefesinde soluklansa
Kokunla uyusam geceleri
İmkansızı imkansız yapan
Sen misin sevgili?

Güzlerim kısıldı hafifçe, dudaklarım kızarmış yanaklarıma doğru kaydı. Kağıda bir kere daha dökülen ve ölümsüzleşen duygularıma bakarak tebessüm ettim. Ahi'nin uzaktan hissettirdikleri bile bu kadar güzelken yakınımda olduğunda yaşayacaklarımı hayal etmek bile kalbimi delirtmeye yetiyordu.

Belki de kalbim artık delirmek istiyordu. Ucunu, sonunu dahi düşünmeden sadece onu hissetmek istiyordum. Yakınımda olmasını, gözlerine gerçekten bakmayı istiyordum.

Seviyorsan Fısılda.

İki kelime. Kalbimin bana seslenişi. Bağırmak, haykırmak, konuşmak değil; fısıldamak. Ruhuna birazcık fısıldarsam belki beni duyabilirdi.

Telefonum saniyeler içinde avucumun içinde dururken gözlerim Ahi'yi aradı. Tezgah arkasında içecek hazırlarken gördüm onu. Şu an tüm dikkatini işine vermişti. Belki şu anda hiç düşünmeden ona yazmalıydım. Beni fark etmesi için belki de ona ufacık bir adım atmalıydım.

Seviyorsan Fısılda.

Neva : İstersen bulaşıkları yıkamanda yardımcı olabilirim?

Fısıldamak?

Benimki saçma bir haykırış olmuştu. Belki de ona ilk ve son mesajım. Telefonumu kökten kapattığımda dişlerimle yanaklarımı dişliyordum.

Ona şiirler yazarken attığım ilk mesajda bulaşık yıkamayı teklif edecek kadar ne yaşamıştım az önce? Kesinlikle ona karşı çok tecrübesizdim, cahildim. Bu dünyaya dair ne biliyorsam ona baktığım, onu düşündüğüm an yok oluyordu. O benim tüm doğrularımı bana unutturup kendi doğrularını öğretiyordu.

Şiir defterimi çantamın içine koyarken deli gibi utanıyordum. Bakışlarım ondan tarafa kayıyordu ama sanki bakarsam o mesajı benim attığımı anlayacak gibiydi. Sanki basit bir mesaj onu benden uzaklaştıracak gibi tedirgin etmişti beni.

Gözlerim saniyelik tebessümünü yakaladı. Çok güzeldi. Mükemmeldi. Dünyanın sekizinci harikasıydı. Bir tebessüm ne kadar güzel olabiliyorsa o kadar güzeldi.

Ahi elindeki telefonun ekranına bakarak tebessüm etmişti.

Kalbim ağzımda atarken kahvemi bitirmeden eşyalarımı toparlamıştım. Hesabı ilk başta ödediğim için şu anda çıkıp gidebilirdim. Çantam tek omzumda başka masaya yöneldim ve buraya her gelişimde yaptığım gibi cebimden çıkardığım kağıttan yıldızı masanın üzerine bıraktım.

Yaralarının etrafına yıldızlar çizmek istiyorum.

Ben senin yaralarını görmesem de iyileştirmek istiyorum Ahi.

Ardıma dahi bakmadan kafeden çıktığımda kalbimdeki acı da yerini almıştı.

O tebessümün başkası için olması ne kötü duygularla arkadaşlık ediyordu böyle.

Halbuki ona bakmak bile şiir yazılacak kadar güzelken.

------

Böyle daha güzel :)

Kitaptaki şiirler şahsıma aittir, izinsiz almayın.

Seviyorsan Fısılda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin