Perişan

29.1K 1.8K 864
                                    

Üzerimdeki üniformaya bakıyordum. Resmen mesleğim ile aşk yaşıyor gibiydim. Çok seviyordum.

Daha fazla heyecan yapmadan taksiden indim ve karargâhın önüne yürüdüm. Nöbetçilere ismimi verdikten sonra içeri girdim.

Karargâh binasının içine girdiğimde yanıma er olan bir asker geldi. Asker selamı verdi aynı şekilde karşılık verdim "Albay sizi koridorun sonundaki odada bekliyor." dedi ve eliyle koridorun sonundaki odayı işaret etti.

Kafamla onayladım , o asker yanımdan uzaklaşırken koridorun sonundaki odaya doğru yürümeye başladım.

Otomatik kapı açıldı ve içeri girdim.

Her yerde bilgisayarlar ve teknolojik aletler vardı , geniş monitörler odanın duvarlarını kaplıyordu.

Ellerini masaya yaslamış, saçı beyazlamış yaşlı adam bana döndü.

"Christopher değil mi?" diye sordu. "Benim komutanım." diye cevap verdim, asker selamı verip esas duruşa geçtim.

"Burda senin gibi çok askerimiz var. Operasyonları , uçakları , bağlantıları , sinyalleri burda kontrol ediyoruz." dedi , biraz daha yanıma yaklaştı.

"İlk günün olduğu için. Karargâhı iyice gez , ne nerde bulunur iyice öğren. Bugünlük böyle ama yarın yapacağın en ufak hatada yakarım." dedi sertçe , "Emredersiniz komutanım." diyerek karşılık verdim.

"Buralarda bir yer ayarlayana kadar karargâhta kal. Lojmanlar dolu. Karargâhta boş oda var. Salih üsteğmenin odası boş onunla birlikte kalırsınız." dedi , "Anlaşıldı komutanım." diyerek karşılık verdim.

Albay bir şey daha söylecekti ki açılan otomotik kapıdan içeri giren telaşlı askeri görünce bakışlarını o tarafa çevirdi "Komutanım, Döndüler." dedi asker yüzünde hem korkmuş hem de sevinçli ifade ile , Albayın gözünden bir parıldama geçti.

Hızla Albay ve asker odadan çıktı merak ettiğim için ben de onların peşinden çıktım.

Karargâhın kapısındaki merdivenlerden durdum. Gözlerimle karargâhın bahçesinde kargaşaya ve insanlara baktım. Her yerde ambulanslar vardı. Bir çok yaralı asker gözüme ilişti.

Ambulanslardan sırasıyla askerler indiriliyordu, bazı hemşireler ve sağlık çalışanları bahçedeki feryat figan içinde fenalaşan sivillere yardım ediyorlardı.

Nöbetçi askerler ve diğer askerler kapıya siper olmuş insanların içeri girmesine engel oluyordu. Ortalık elli altı olmuştu resmen. Kulağıma gelen gürültü seslerinden daha çok , kapının ardındaki insanların feryat seslerini duyuyordum.

"Yazık.." arkamdaki sesle kafamı çevirdim , esmer ve kahve gözleri ile oluşan kalabalığa bakan bir komutan vardı , "Gökhan Üsteğmen ben." dedi yanıma yaklaşarak "Christopher Roth , İstanbul. Yeni teğmenim komutanım." diye karşılık verdim.

"Yabancı mısın?" dedi pek şaşırmışa benzemiyordu. Yüzüm zaten ben buralı değilim dediği için bunu umursamadım. "Türkiyelim." diye yanıt verdim.

"Uyruğun neresi?" diye sordu. "Fransızım." diye yanıt verdim. Kafasıyla onaylar anlamda salladı.

Gözlerim karargâhın bahçesindeki duvara çökmüş kafasını duvara yaslamış. Eli yüzü kan ve toz içinde olan yaralı bir askere değdi. Perişan olmuş görünüyordu, elinde tuttuğu kamuflaj kaskı, kendine doğru çektiği bir dizinin üzerine koydu. İfadesiz ve soğuk bir yüzü vardı. Gözlerini boşluğa dikmişti.

"Komutanım." dedim iki elini arkada birleştirmiş dışarıyı seyreden Gökhan Üsteğmene dönerek "Söyle teğmenim." dedi bana bakmadan.

"Şurda oturan asker niye tedavi olmuyor? Yarası var." dedim , kafamla işaret ettiğim yere gözlerini çevirdi.

TEĞMEN - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin