Boğaz

7.9K 733 271
                                    

Birinci kata geldiğimde etrafıma bakındım, burda kimse yoktu. Sadece arada gezen temizlik işçileri dışında buraya gelen giden olmazdı ki.. Herkes aşağıdaydı.

Temizlik görevlilerine baktım ama dikkat çekecek ya da sıradaşı olacak bir durum yok gibi görünüyordu.

Merakıma yenik düşüp gelmiştim buraya, Yıldırım'a hemen geliyorum deyip çıkmıştım ama baya vakit geçmişti ve tören başlayacaktı.

Ödül alacağım için fena halde heyecanlıydım, çocuklar gibiydim.

Vatanım uğruna savaştığım için ödül alacaktım..

Biraz daha bekledikten sonra tekrar telefonumu kontrol edip o numaraya mesaj attım. Gerçekten artık merak sınırıma da dayanmıştım.

Christopher: Nerdesin??

Christopher: ???

Herkimse gelmesi gerekiyordu, yoksa artık gidecektim. Tören başlayacaktı ve benim gitmem gerekiyordu.

Telefonumu üniformamın cebine attım ve pencerenin önüne geldim.

Madem mesaj atıyorsun ne diye gelmezsin ki? İnsanı boş yere meraklandırmanın anlamı nedir ki? Ayrıca telefon numaramı nasıl bulabiliyor? Ya da sadece benimle dalga geçiyordu..

İki elimi pencerenin mermelerine koyup dışarıya baktım, Türk Bayrağı gökyüzünde dalgalanıyordu, bu görüntüye baktığımda içim bir yandan muazzam gurur duygularıyla kaplanırken bakışlarımı bayrağın altındaki askerlere çevirdim, herkes çok mutluydu.

Çay servisi yapanlar, birbirlerine bir şeyler anlatanlar, siviller, çocuklar hatta bazı askerlerin kucağındaki ufacık bebekler, çok sıcak ve güzel bir ortam vardı. İnsanın içini ısıtıyordu.

Ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama aşağıdaki askerleri izlemeye devam ederken aniden pencerede bir şeyin yansımasını gördüğümde hemen arkamı dönecektim ama tahmin ettiğim gibi olmadı..

Sertçe çenemin altından tutulup boğazımın öne doğru çıkarılmasıyla aniden tüm korku bedenimi sarmıştı. Cevap verecek ya da hareket edecek vaktim yoktu.

Ama çırpındım.. direnmeye çalıştım.. ama artık çok geçti.

Boynumun ince derisinde hissettiğim keskin ve buz gibi bıçakla boğazımın enine derince ve hızla kesilmesiyle üniformam saliseler içinde koyu renkli kanlarla kaplandı.

Bağıramadım..

Hiçbir şey hissetmedim, vücudum şok içindeydi.. İki elimle boynumu tutmaya çalıştığımda bakışlarımı şok içerisinde ona çevirdim.

Temizlik görevlisi..

"Polat'ı ve Levent'i elimden aldın.." dediğinde bu kadının kim olduğunu düşünecek zamanım olmamıştı.

Bedenim çok tuhaf reaksiyonlar göstererek kasılıyor gibiydi. Beynim yaşanan şeyi idrak edemiyor, algılayamıyor gibiydi.

Vücudumun sıcaklığının giderek düştüğünü hissettim, bacaklarım beni taşıyamıyordu dizlerimizin üstüne çöktüm ve şok hâlinde gözlerimi boşluğa diktim. Yerdeki beyaz fayansların kanımın rengiyle boyandığını gördüm.

Ağlamak istiyordum ama yapamıyordum, iki elimle sıkıca boynumdan tutmaya çalışıyordum ama nafileydi.. Sıcak kanlar boğazımdan boynuma ordan da üniformama süzülüyordu, ordan da yere..

Nefesimi doğru dürüst almaya çalışarak korkuyla konuşmaya çalıştım,"Ölmek.. istemiyorum.." dedim üzgünce..

Gözlerimden yaşların ne zaman süzüldüğü hakkında bir fikrim yoktu, zaman algım alt üst olmuştu bir salise bana asırlar gibi geliyordu.

Sesim öyle kötü çıkıyordu ki kulaklarım kendi sesini tanıyamıyordu, duygularım birbirine girerken sanki kalp atışlarım sadece boğazımın derince kesiğinde atıyor gibiydi.

"Ölmek istemiyorsun ha?" deyip güldü.

Kadının sesini duyduğumda kadın önüme geçti, hareket edemiyordum.

Kadın elindeki bıçağı çevirip üzerimdeki üniformayı derimde derin kesikler atarak kollarımdan, bacaklarımdan kesmeye başladığında artık ölüm en yakınımdaydı..

Daha fazla boğazımı tutamadım, ellerim kenara düştü, üniformam paramparça olmuştu.

Gözlerim hâlâ az da olsa görürken kadının yanımdan gittiğini fark ettim.

Gözlerimi karşıya çevirdiğimde bana gülümseyen Yıldırım'ı görür gibi oldum ama saliseler içinde kayboldu.

Kirpiklerimi kırptığımda gözümün önüne küçüklüğüm gelmişti, annem babam ve ben..

Kirpiklerimi tekrar kapattığımda karşımda Kara Harp Okulu mezuniyetinde yemin ederkenki kendimi gördüm.

Yok edilecek son düşman ölümdür.

Aklımdan geçen son şeylerden biri İncil'in bu ayetiydi.

"Yardı..-" diyecektim..

Ama bir saniye bile geçmeden boğazımın sıcak kanlarla dolmaya başladığını fark ettim, nefes alamıyordum.

Kanlar milim milim boğazımdan ağzıma doğru ilerliyordu.

Bedenim kendini yere bıraktı, boğazımdan gelen kanlar ağzımın içinde birikti. Çok geçmeden dudaklarımında süzülerek yere aktılar..

Nefes alamıyorum..

Kendi kanımda boğuluyorum..

Ölüyorum..

Gözlerimi pencereden dışarıya çevirdiğimde gördüğüm son şey masmavi gökyüzünde dalganan kan kırmızısı Türk Bayrağıydı.



TEĞMEN - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin