Owen ellerini belime dolamış bir yandan dans ederken bir yandan gözlerimin içine bakarak pembemsi dolgun dudaklarıyla gülümsüyordu.
Ellerimi omzuna çıkardım, bir elimde duran içkimden bir yudum alıp bulunduğumuz mekanı umursamadan boşta kalan elimi ensesine atıp kendime çektim ve dudaklarını dudaklarıma bastırdım.
Öyle güzeldi ki onu öpmek.. Öyle güzeldi ki.. Hayatım boyunca bundan mahrum kalmak istemiyordum.
Ama aniden Owen beni itti bir adım geri giderken elimdeki kadeh düşüp yerde paramparça oldu.
Herkes deli gibi dans ediyordu, kimse dönüp bize bakmamıştı. Owen ise hala gülüyordu ben ise şaşkın şaşkın ona bakarken.
"Owen.." dedim mırıldanarak. Owen geri geri gitti, arkasından çıkan kumral bir adamın elinden tuttu ve gülmeye dans etmeye devam ederek aniden iki elini yanaklarına koyup onun dudaklarına uzandı.
Kalbime bıçak saplamışlar gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum.. Zaman kavramı benim için durmuş gibiydi. Gözlerim onlara kilitlenmiş bir şekilde bakarken, Owen dudaklarını o adamdan çekmeden koyu yeşil gözlerini açtı ve adamı bana doğru çevirerek tam karşımda durup bir yandan adamı öperken bir yandan beni seyrediyordu. Gülüyor gibiydi..
Müzik, insanların sesleri..
"Nasıl.. Owen.." dedim, ne ara gözlerim dolmuştu. Onu bile fark etmemiştim, vücudum üşüyormuş gibiydi. Gözümden bir damla yaş düştü, boğazıma aniden gelen hıçkırık ile kendimi tutamadığı fark ettim.
Owen yeşil gözleriyle hala bana bakıyordu, deli gibi aşık olduğum uğrana öl dese bir saniye düşünmeyip canımı vereceğim adam başkasıyla öpüşüyordu.
"ŞEREFSİZ HERİF!" dedim bağırarak bazı insanlar aniden bana dönmüştü, gözlerimden akan yaşlar ağzıma gelmiş tuzlu tadını hissetmiştim.
Ellerimi sıktım, Owen irkilmiş gibi aniden adamı bıraktı adam ona bir şeyler söylüyordu ama Owen kaşlarını çattı. Öfkeyle bana bakıyordu.
"Senden nefret ed..-" diyeceğim sıra da kendimi durdurdum. O ne yaparsa yapsın ondan nefret edemiyordum. Hala ona deli gibi aşıktım..
Kendimi aniden mekanın dışında buldum. Bedenimi duvara yasladım ve derin hıçkırıklar halinde kendimi kirli zemine bıraktım.
Kafamı duvara yasladım, öyle kötü ağlıyordum ki bedenim titriyordu. Acı içinde inliyor gibiydim, ağlama seslerim içerden gelen müzik sesini baskılıyordu.
Canımdan çok sevdiğim adam canımı yakıyordu. Canımı öyle yakıyordu ki bu acıya katlanmak yerine kendimi öldürmek istiyordum.
"Niye yaptın bunu bize.. Niye.." diye mırıldanıyordum.
Fena bir haldeydim, önümde geçen bir kaç kişi bana acıyormuş gibi bakıyordu.
"Christopher!" diyerek bağıran Owen'ın sesini duyduğumda bakışlarımı duvarın köşesine çevirdim, aniden bana doğru yaklaştı ve kolumdan sertçe tutarak beni ayağa kaldırdı, duvara yasladı.
Sert içki kokusu burnumu yaktı, sarhoşta görünmüyordu ama istemsizce fazla alkolden rahatsız olmuştum.
"Neler oluyor?" dedi şaşkınlıkla. "Bitti Owen bitti.. Ayrılıyoruz." dedim ve gözlerimi kapatarak burnumu çektim. "Sessiz ağla. Rezil etme beni." dedi çevresine bakarak.
Sesimi azaltmaya çalıştım ama tabiki beceremiyordum, hıçkırıklarımı yutuyordum.
"Ne demek ayrılıyoruz ha?" dedi öfkeyle ve çenemden tek eliyle sertçe tuttu. Dudaklarım büzüşürken, tuzlu suyla ıslanmış dudaklarıma sıkı bir öpücük bıraktı, geri çekildi yeşil gözleriyle hala bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEĞMEN - GAY
RomanceKara Harp Okulu'ndan yeni mezun Fransız teğmen ve Türk yüzbaşının hikayesi. Yıldırım × Christopher