VİRANE
10
"SANRI"
Şarkılar;
Vedat Özkaya, Furkan Salihoğlu, Yangınlardayım
Ozbi, Yıldız Tozu
Cem Adrian, Sana SarılıncaBir can yaşıyorsa, onu yaşatmak için kalbe gerek vardır. Bir kalp yetmiyorsa, ona yetmek için kendi kalbini vermen gerekir bazen. Eğer ki yetmeye çalıştığın kalbi, sen de yaşatamıyorsan, işte o zaman, Azrail'in boğazına doladığı kırmızı ip, artık senin elindedir.
Soğuk bedenime bir kurşun olup çarparken, yanımdaki karanlık adam o kurşunun şarapneli olurken, yüreğimde dermanını bilmediğim bir sancı vardı.
Yüreğim, bir karanlık avucun içerisinde, paramparça ediliyordu.
"Gelmezsin sanıyordum." Altıncı dakikadan itibaren onun sesini duyduğumda yeniden olduğumuz konuma dönmüştüm.
Gözlerimi denizden çekip, yanımdaki adama diktim.
"Gelmem sanıyordum," dedim kollarımı dizime dayadığımda. Yüzümü avucumun içerisine koydum. "Ama sen Azad Zehir, tüm sanmaları bozansın." Güldü kısık bir sesle.
"Sabah, mezarlıkta yaşananlardan sonra," Durdu. Şapkasını indirdi ve bana geldiğimden beri ilk defa baktı. Onun koyu kahvelerine baktığımda, mezarlığa gömüldüğümü sandım. "Bana dediklerinden sonra, sanmamıştım bile." Bana doğru döndü. "Sen," Kaşları çattı. "Sen nasıl bir şeysin Duha Dila?" Bu sefer kaşlarını çatan bendim. Sanki okula yeni başlamış çocuğa anlatılan bir şey gibi dumur kalmıştım söylediği şey karşısında.
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Sen," Kelimeleri arıyor gibiydi. "Bozansın. Tüm herşeyi bozan. Tüm ezberleri, tüm sanmaları... Sen busun Dila." Gözlerimi kapattım ve derin nefes verip tekrar ona baktım.
"Niye çağırdın beni buraya?"
"Niye geldin buraya Dila?"
Adımı öyle güzel söylüyordu ki, sanki söylemek için yıllardır beklemiş gibiydi. Bir isim, bu denli güzel zikredilir miydi?
"Ne söyleyeceğini duymak için." Dudaklarımı büzdüm o bana bakarken. "Daha ne kadar viraneye dönüşeceğimizi görmek için."
Durdu.
"Dila ben viraneyim, kabul. Sen bu viraneyi neden bırakamıyorsun?" Haklıydı. Ben neden bu adamı bırakamıyordum? Beni ona çeken ne vardı? Geçmişim mi?
"Çünkü böylesin!" dedim ellerimi hızla banka vurarak. Gözleri ilk vurduğum yere, sonra elime, ardından gözlerime döndü. "Böylesin anladın mı? Bir viraneye çevirip gidiyorsun, enkaz altından kurtulmak isteyen bir insan gibi çırpınıyorum!"
"Ben böyleyim." dedi dediklerimi tekrarlar gibi. "Sende bu adamın, böyle bir adamın dibinden ayrılmıyorsun."
"Bu kadar mı?" dedim. "Bu kadar mı?" Hiçbir şey söylemediğinde alayla güldüm ve sinirle oturduğum yerden kalktım. Gideceğim sıra buz gibi elimi sıcak bir şey tuttu.
Bedenimin daha da buz kestiğini hissettiğimde, durdum. Yutkundum.
"Dila," dedi. "Gitme." Gözlerim acıdan dolarken, başımı yavaşça ona çevirdim. Bir sahilin ortasında, soğuk bir bankta, bir güneş ile bir gece yan yana ele ele tutuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen FictionTuzak sandığın her yol, aşk sandığın her sevgi, gözlerinde aradığın yaşam belirtisi; virane. "Sen gittin, ben öldüm. Benim ışığımı sen söndürdün, Azad Zehir. Başkasında suç arama." - Ölüm yakana yapışır, boğazında izini bırakır. Nefes aldıkça o i...