VİRANE
14
"VİRAN GECE"
Şarkılar;
Dedublüman, Rüya Gibi
Haktan, Öldüren Sevda
Koray Avcı, Unutamam Seni
Tolga Çandar, Gerizler Başı
Akıncan Altıok, MübremHatırlamak ya da hissetmek. Kaybetmek ve dur demek. Rüya gibi bir anın içinden çıkartılan o ölümün, beni tüm o uçurumun kenarındaki sonbahar yapraklarının kahvesi kadar mahveden gözlerle eş değer olduğunu hissettiğimde hatırlamama sebep olacak başka bir şey yoktu.
Dediğim gibi, hissetmek ya da hatırlamak. İkisi de aynı şey. Hissedersen hatırlarsın, hatırlarsan hissedersin.
Ben Azad'ı hissediyordum. Onun varlığını bu 24 yıldır atmayı becerebilen ve beni sürekli bozguna uğratabilen kalbimde hissediyordum.
Artık bizi zor değil, daha zor günler bekliyordu. Çünkü Azad artık benden o ilk günlerdeki şeyi saklamıyordu, saklamaya çalışsa da ben anlıyordum çünkü hatırlamak göğse üç kurşun yeme saniyesiyle eş değerdi.
Bir gün bana demişti ki; "Birini korumak boks bilmeye ya da bıçak taşımaya benzemez, saliselik şeydir. O an kaybettiğini bulmak için yumruğu kendi yüzüne indirmen gerekir..." çünkü bıçak çoktan sırtına girmiştir senin. Sesin soluğun kesilmiştir orada, düşünebildiğin ise tek bir saniyen vardır o anda, onsuz ne ne yapacağın, onunla ne yaptığın ve o.
Bu hayatta kimi korumaya çalıştıysam ardından kuyumu kazdı. Kimi yanımda gezdirdiysem diğer gün bıçağını sırtımdan çıkardım. Kamburumu insanlara göstermemek için yazın ortasında kalın kalın giyinirken insanların beni eleştirmesine de göz yumdum. Bu hayatta kalmaya çalışırken anladım ki bizi ailemiz değil insanların düşünceleri ve bizim onların düşüncesine bağlı davranışlarımız yetiştirdi.
Şuan umrumda olan tek şey ise geçmişim. Oralarda 6 yıllık bir boşluk var bunu biliyorum, hep bildim. Ama hiçbir zaman tam bir cesaretle çıkıp da babamın karşısına, "Sen benden ne saklıyorsun, benim geçmişimde ne oldu baba, bana kim ne yaptı? Ben neden unuttum?" diye soramadım çünkü veremeyecek olduğu o cevaplardan korktum. Belki de bu yüzdendir Azad'ı ilk fırsatta tutup sorguya çekmek istemem ve tüm acıları ondan çıkarmam. Tanımıyorum. Tanımıyorum çünkü Azad'ı. Babam ise hayatımın merkezi. Bana yapmamış olması gereken bir şeyi yaptığını söylerse onu hayatımdan çıkaracağımı bilmiyorum ama Azad'ı tanımazken bunu yapabilirdim. Çünkü o bir yabancıydı.
Artık yapamam.
Azad babamdan bile daha tanıdık.
Bu tanıdıklık benim canımı sadece yakmıyor, beni geçmişe birebir götürüyor.
17 Temmuz 2017,
Ankara Botanik Parkı.Hava ılıktı ve ortamda bir pazar keyfiyle birlikte kuşların cıvıltıları parkta insanları neşelendiriyordu. Kimisi ailesiyle gelmiş piknik yapıyor, kimisi üniversiteden arkadaşlarıyla gelmiş gezi yapıyor kimisi ise sevgilileriyle gelmiş ânın tadını çıkarıyordu. Duha Dila ve Azad Zehir de öyleydi o gün.
Duha Dila beyaz elbisesinin içinde siyah uzun dalgalı saçlarını beline kadar salmış, o bebek gibi yüzüyle sevdiği adama gülümsüyordu. Hiç bilmiyordu başına gelecekleri. Öyle bilmiyordu ki yüzünde kocaman gülümsemeyle sevdiğine sarılırken içi içine sığmayan liseli bir genç kızdı adeta. Evet, Duha Dila eskiden böyle bir kızdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen FictionTuzak sandığın her yol, aşk sandığın her sevgi, gözlerinde aradığın yaşam belirtisi; virane. "Sen gittin, ben öldüm. Benim ışığımı sen söndürdün, Azad Zehir. Başkasında suç arama." - Ölüm yakana yapışır, boğazında izini bırakır. Nefes aldıkça o i...