Önceki bölüm
Saatlerce yürüdükten sonra tekrar dinlenmeye çekildiler. Bu sefer ki gece nöbeti Jin Guan'a aitti. Xiuya Xin de bu fırsatı dinlenmek için kullanacaktı.
.
.
.
Dört gün boyunca hiçbir sorun çıkmamıştı. Yolculuk oldukça sakin geçiyordu. Çocuklar da artık rahatlamışlardı. İlk kez tarikattan çıktıkları anki kadar gergin değillerdi. Hatta birbirlerine yakınlaşıp şakalaşmaya bile başlamışlardı.Xiuya Xin ve Jin Guan da aralarında ufak sohbetler yapıyorlardı. Fakat Mo Ying...
Mo Ying, bir heykel gibiydi. Kimseyle konuşmuyordu. Varla yok arasında gibiydi. Fakat varlığının getirdiği ağır rahatsız edicilik de duruyordu. Öğrenciler, kendi aralarında onu dışlamaya başlamıştı çoktan.
-Kıdemli Xiuya, duymuştum ki öncesinde harika bir yetişimciymişsiniz ve hatta tepe efendisi olmaya bile çalışmışsınız. Fakat ne yazık ki yaralanıp da komaya girmişsiniz. Kendinizi tamamen toparlamanız ne kadar da iyi. Anlaşılan Gökler henüz sizi terk etmemiş.
Xiuya Xin, hafifçe gülümsedi. Jin Guan kötü bir adam değildi. Fakat zeki de değildi. Ayrıca yerli yersiz konuşabiliyordu. Tıpkı şimdiki gibi.
-Evet. Sonunda iyileştim. Hayatıma devam ediyorum.
Mo Ying, yine konuşmalara kulak kesilmişti. Xiuya Xin'in hakkında bilmediklerini bu sayede kolayca öğrenmişti. Duruma oldukça şaşkındı.
Yaralanma?
Koma?
Bunlar ne demekti ki?
Açıkçası...
Kafası biraz karışmıştı. Çünkü onun bildiği Xiuya Xin, biraz farklı görünse de ki aslında zaten farklı bir insan olduğunu biliyordu, yine de kolay kolay yaralanmazdı ve uykuya ihtiyaç duymayan peri ırkındandı.
Acaba, Xiuya Xin... Yani peri olan... Bir şekilde bir insan ruhunu buraya getirmiş de bütün bu yaralanma, hastalık ve koma durumu da ruh-beden uyumsuzluğu yüzünden olabilir miydi?
-Lanet peri... Ne işler çevirdiğini bulacağım.
Mo Ying, kendi kendine düşünürken konuşma da devam ediyordu.
-Kıdemli Xiuya... Ne tür bir göreve gitmiştiniz? Yani... Kusuruma bakmayın ama ağır yaralanmanıza neden olan görevi merak ettim.
Jin Guan, utanmış bir yüz ifadesiyle sözlerine devam etti.
-Aslında... Gelecekte ben de tepe efendisi olmak istiyorum. Bu yüzden de merakımı bir türlü bastıramıyorum.
Xiuya Xin, gözlerini devirdi ve sahte gülümsemesine devam etti. Jin Guan'ın ağzının ortasına yapıştırmak gibi delicesine bir istek olsa da hemen bastırdı.
-Görevim... Bir şeytanı yok etmek üzerineydi.
Xiuya Xin, gizlice Mo Ying'e bakıp konuşmasına devam etti.
-Hafızam biraz bulanık. Ölümlü bir çocuğu da kurtardığımı hatırlıyorum. Yani emin değilim.
Jin Guan, acır gibi Xiuya Xin'e baktı. Duyguları ve düşünceleri hakkında dürüst bir adamdı ve saklayamıyordu. Üzgünce Xiuya Xin'in omzunu okşadı ve kendince teselli etti.
-Üzülmeyin Kıdemli Xiuya. Belki bir gün hatırlarsınız. O zaman da lütfen yanıma uğrayın. Elbette karşılığını fazlasıyla vereceğim.
Jin Guan, bir anda bir şey hatırlamış gibi hızla konuştu.
-Ah, bu arada... Benim ailemde tuhaf eşyalar yapan bir akrabam var. Yanılmıyorsam... Hafıza kaybı yaşayan insanlara yardım etmek için bir eşya geliştirmişti. Sizin için onunla iletişime geçeyim mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I do not want to fall into the hands of the devil !!! [BL]
FantasyŞeytanın eline düşmek istemiyorum!!!! Xiuya xin, ismi gibi oldukça yakışıklı ve zarif bir adam. Tabi bu görünüşte. Gerçekte ise içi pislik dolu. Xiuya xin, dün gece okuduğu "Şeytanın yolu"adlı kitabın son bölümünü okudu. Bu kitabı tam 10 yıl boyun...