XXII. BÖLÜM

401 91 160
                                    

BÖLÜMÜ OKUMADAN ÖNCE OYLARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM. YORUMLARINIZI DA BEKLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR.💓💖

Aradan iki gün geçmişti. David iyileşip ayaklanmış bu nedenle artık evine dönmek istediğini belirtmişti. Linda onun ayaklanmasına sevinmişti fakat gitmesi için aynı şeyi söyleyemezdi. Onun gittiği günün ertesi sabahı uyandığında kontrol edecek ve merak edecek kimsesi olmadığından boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. Bu yüzden yerinden kalkmadan önce bir süre karşısındaki giyinme dolabına boş gözlerle baktı.

Nick ise David'i almaya geldiğinde Linda'nın ona soğuk yapmasından darıldığını anlayıp ona yakınlaşmaya çalışmış ama bu girişimi Linda tarafından engellenmişti. Linda o gün dediklerini hala unutmamıştı. Geçen üç gecedir sadece bunu düşünüyordu. Geçtiğimiz günlerde Nick'e daha sıcak davranmasının ve ona yanaşmanın bir hata olduğunu, ona çok yüz verdiğini düşünüyordu. Bu olayın başında Nick'le bir gelecek düşlememişti ve bu şekilde düşünmeye devam edebilirdi. Aslında Linda için çok bir şey değişmeyecekti.

Yatağından kalkmadan kendisini motive etti. Bugün Bay Brian ile olan dersleri cidden önemliydi ve derse kafası boş girmek istiyordu. Turnuvaya sadece beş gün kalmıştı. Tek gayreti bunun için olmalı ve bu turnuvayı karşısındaki herkese rağmen kazanmalıydı.

Kıyafetlerini üzerine geçirdikten sonra odasından çıkıp bahçeye indi. Ders erken olduğundan daha annesi ve babası uyanmamıştı. Bahçeye çıktığında baharın güzel havasını içine çekti. Kuşların cıvıltısı, güneşin parlaklığı, havanın yumuşaklığı ona enerji verdi.

"Günaydın! Dersin için kalkmış olmalısın. Hemen bir kahvaltı etmek ister misin?" Arkasından seslenen yumuşak sese doğru döndü.

"Günaydın Carriem. Sanırım Bay Brian'ın gelmesine bir saat kadar var. O zamana kadar bir şeyler atıştırabilirim." Sıcak gülümsemesiyle Carrie'ye baktı.

"Tabi, Sofia hemen hazırlar sana bir şeyler. Peki portakal suyu mu istersin yoksa bir fincan çay mı?"

"Bugün portakal suyu içmek için güzel bir gün gibi." Carrie yaklaşıp Linda'nın yanağına bir öpücük kondurdu ve tekrar salona doğru yönelirken Sofia'ya hemen bir şeyler hazırlaması konusunda seslendi.

Kahvaltıdan hemen sonra Bay Brian geldi ve hiç soluklanmadan derse başladılar. Bu sefer Linda'dan karşısında biri varmış gibi savunma hareketleri göstermek yerine Bay Brian de zırhını giydi ve Linda'nın karşısına geçti. Artık turnuvaya hazırlandıklarını ve savunmadan çok hücum hareketlerine odaklanmaları gerektiğini söyledi. Birlikte neredeyse iki saate yakın çalıştılar. Bu gerçekten ikisini de yormuştu. Bu yüzden Bay Brian üzerinden zırhını çıkarıp dinlenmeyi teklif etti.

Birlikte bahçedeki masaya oturduklarında Linda, Carrie'ye seslendi ve kendileri için naneli limonata getirmelerini rica etti.

"Limonata cidden harika olur bu yorgunlukla." Linda hocasının söylediklerine kıkırdadı. Carrie'nin getirdiği limonatayı içerken ona biraz turnuva hakkında sorular sormaya niyetlendi.

"Peki bu turnuva hakkında biraz bilgi verir misiniz? Kaç kişi düelloya çıkacak? Nerede yapılacak? Kurallar ne?" Brain, Linda'nın arka arkaya sıraladığı sorulara gülümseyerek baktı. Gerçekten Linda'nın bu turnuva için heyecanlı ve hırslı olduğunu biliyordu. Bu yüzden Linda'nın sorularına titizlikle cevap vermeye koyuldu. Turnuvadaki herkes adilce ikili olarak gruplanmıştı. İlk önce karşındaki rakibi yenip daha sonra diğer kazananlarla tekrardan yeni gruplar oluşacaktı. Böylelikle yarışma tahmini olarak üç veya dört tur sürecekti. Final ise ertesi gün yapılacaktı.

"Merak ettiğim bir şey daha var Bay Brian, benden başka kadınlar da var mı?" Bay Brian elindeki limonatadan son bir yudum daha alarak masaya bıraktı.

"Bildiğim kadarıyla hayır. Ama bunun için gerilmene gerek yok çünkü oraya başvurmak için gelen erkekleri de gördüm." diyerek Linda'yı rahatlatmaya çalıştı. Şu an için Linda'nın bunu düşünmesine ve bunun için kaygılanmasına gerek yoktu. Linda, Bay Brian'nın bu çabasını fark edip ona sahte bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Ben bunlara hazırım Bay Brian. Eğer hazır olmasaydım size bunu dile getirir ve bu turnuvaya katılmayacağımı söylerdim. Bunun için endişelenmeyin. Onlara bir kılıcın nasıl kız gibi(!) tutulacağını göstereceğim." Bay Brian bu yüzden Linda'yı seviyordu. Diğer kızlar gibi davranmıyor, bunun için narinlik etmiyordu ve erkeklere karşı oldukça hırslıydı. Onlar için biçilmiş kaftan gibi dile getirilen her işin üstesinden kadınların da gelebileceğini savunuyor ve bunu kanıtlayıcı nitelikte davranışlar sergiliyordu.

Limonata ve hoş bir sohbetten sonra iki saat kadar daha çalışmalarına devam ettiler. Bay Brian oradan ayrılmadan önce Linda'nın eline bir kâğıt tutuşturdu. Burası çevrenin en pahalı ve en kaliteli kılıçlarını satan bir dükkandı. Bay Brian, Linda'ya turnuva için buradan bir kılıç almasını rica etti. Hatta bulabilirse zırhını da ordan almasının daha uygun olacağını da ilave etti.

Bay Brian gidince Linda elinde adres yazan kâğıda baktı. Yarın için Bay Brian ile dersleri yoktu. Bu yüzden yarın gitmenin iyi bir fikir olduğunu düşündü. Yarını kafasında planlarken odasına çoktan çıkmış ve üstünü değiştirmeye başlamıştı. Şakaklarından akan teri dindirecek tek şeyin soğuk bir duş olduğuna kanaat getirerek hızlıca duşa girdi.

Duştan çıktığında vücuduna sardığı havluyla bir süre oturdu. Saçlarının ıslaklığı vücuduna ferahlık veriyordu. Gerçekten çok yorulmuştu. Oturduğu yatakta yatar pozisyona geldi ve turnuva hakkında düşünmeye başladı. Karşısına kimler gelebileceğini tahmin edemiyordu. Çünkü kimlerin girip girmeyeceğini henüz bilmiyordu. Bu kötü bir dezavantajdı.

Evet gerçekten de bu benim için büyük bir dezavantaj. Peki ama karşımdaki rakip hakkında bilgim olsaydı?..

Yattığı yerden doğrulup göğsünde birleştirdiği havluyu üstünde tutmak için iyice sıkılaştırdı. Düşündüğü şeyle bir süre yerdeki kıyafetlerine odaklandı. Nasıl bilgi edineceği hakkında bir fikri yoktu fakat karşısındaki rakibin kim olduğunu öğrenebilirdi. Bunu ancak turnuva için başvuru yapılan yerde öğrenebilirdi ve yarın kılıç almak için evden çıkacaktı. Oraya da uğrayıp kimlerin başvuru yaptığını öğrenecekti. Hatta şansı yaver giderse eşleşmeleri bile öğrenebilirdi. Linda bu düşüncelere dalmışken kapının çalınmasıyla irkildi.

"Müsait değilim!" diyerek yatağından kalktı. Artık giyinmesi gerekiyormuş gibi dolabına yöneldi.

"Lindacığım, Bay Evans geldi. Seninle görüşmek istiyor." Seslenenin Carrie olduğunu anlayınca kapısını aralayıp kafasını kapıdan dışarıya uzattı ve sorgular bir şekilde Carrie'ye baktı. Carrie, Linda'nın kulağına biraz daha yaklaştı ve fısıldayarak konuştu.

"Yani, müstakbel yakışıklı nişanlınız demek istedim." Linda, Carrie'nin bu cümlesine çok kızmıştı. Fakat Carrie yine de onunla eğleniyordu.

"Müsait olsam seni elimden kaçırmazdım Carrieciğim. Birazdan geleceğimi söyle ve salona al." Carrie kıkırdayarak salona doğru ilerlerken Linda odasının kapısını kapattı ve hızlıca giyinmeye koyuldu. Nick ile konuşmayı hiç istemiyordu. Şu önemli vakitte moralinin bozulması istediği en son şeydi. Yine de gidip ne söyleyeceğini dinlemeliydi.


AŞKIN KILICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin