Bölüm 17

39 7 1
                                    


Sabahın sekizinde okula giden otobüse binmek için dizilmiştik boş durağa. Karlar eriyip güneş az da olsa kendini belli etmeye başlasa da soğuk hava hala insanın içine işliyordu. Montumun şapkasını kapatırken, az da olsa ısınmalarını umarak, ellerimi tekrar ceplerime soktum.

Yerimde kıpırdanırken Melih'in kafama vurmasıyla onlara döndüm. "Bir yerinde dur be oğlum! Bir saattir kıpırdanıp duruyorsun." Sabah huysuzluğu, yüzünden ve sesinden okunurken diğerlerinin de ondan bir farkı yoktu.

"Sizi bu konu ne kadar alakadar eder kardeşim? Üşüyorum yani, ne yapabilirim? Ali ruhu çekilmiş gibi davranıyor, Cenk ayakta uyuyor, sen zaten çözebildiğim bir varlık değilsin ne yapmamı bekliyorsun tek başıma?" Tamam, kabul ediyorum tek sabah huysuzluğuna sahip kişi Melih değildi ama ben onların davranışlarıyla daha da huysuzlaşıyordum.

"Bugün ne yapacaksınız okulda, ikinci sınavlar yaklaşıyor ya hiçbir şey yapma isteğim yok." Biraz önce yükselmemişim gibi rahat bir şekilde konu açarken diğerleri de umursamadan konuşmaya katılmıştı. "Ben bugün gitarımla baş başayım arkadaşlar sizi bilemem. "Melih direk kendini bir plandan çıkarttığında gözlerimi devirdim.

Bizden daha çok seviyordu gitarını şerefsiz.

"Ben uyumayı planlıyorum. Yeni aldığım oyun manyaktı arkadaşlar sabaha kadar onu oynadım ve sıfır uykuyla ayakta durmaya çalışıyorum. Bugün beni salın." Cenk de plandan uzaklaştığında Ali'ye döndüm. Onun tamamen ümidimi kesmişken cevap vermesine bile gerek yoktu benim için. "Sen zaten Esin'le konuş, bugün tek yapacağın şey bu aslanım ona göre." Uyarı dolu sesime sadece başını sallayarak cevap vermişti.

Paşamdaki havalara bak, sanki ben dedim kızı peşinde koştur diye.

" O zaman ben bugün sevdiceğim ile vakit geçireceğim arkadaşlar. Allah sonumu hayır etsin." Bizimkiler bana gülerken etraf yine sessizliğe bürünmüştü. Çok geçmeden gelen otobüse bindiğimde boş olmasının mutluluğunu yaşayarak oturdum dörtlü koltuğa. Yolculuk boyunca sessizlik devam ederken Melih kulaklığıyla şarkı dinlemiş, Cenk ise Ali'nin omzunda uyurken Ali sadece dışarıyı izlemişti.

Okulun durağına ulaştığımızda hızlıca inmiş ve okul sırasına geçmiştik. İstiklâl Marşı'nın ardından sınıflara dolarken hala bal gözlümü görmemiştim. Sınıfa en son Esin ve Yeşim girdiğinde, aynı Ali gibi, Esin'in de yüzünün asık olduğunu fark ettim. Yani madem seviyorsunuz neden birbirinizi hep itiyorsunuz kendinizden?

Sınıfa hoca girdiğinde derse odaklanmaya çalışsam da yanımda uyuyan Cenk, olan uykumu daha çok getiriyordu. Uyumamak için verdiğim çaba dersi dinlememdekinin önüne geçerken zilin sesi biraz daha toparlanmamı sağlamıştı. Teneffüste sadece ihtiyaçlarımı karşılarken Defne'yi sadece uzaktan kızlarla konuşurken görebilmiştim.

Öğle arasına yaklaşırken kafamın patladığını hissediyordum. Tamam, sayısal seçerek bir hata yaptım ama matematik öğretmenimin bizimle olan garezine asla anlam veremiyordum. Zaten günde üç saat matematik dersimiz varken blok yapmak ne tür mantığa sığıyordu?

Sonunda zil çaldığında Allah'a etmediğim şükür duası kalmamıştı. Hızlıca bizimkilerle sınıftan çıktığımda Ali direk Esin'in peşinden gitmiş, Melih müzik odasına geçerken Cenk uykusuna devam etmişti. Yalnız başıma koridorda dikilirken Yeşim'in tek başına Defne'nin sınıfından çıktığını gördüm. Yeşim'in yanına ilerlediğimde sınıfta oturan Defne'yi daha rahat görebiliyordum.

"Sana da merhaba Anıl." Yeşim'in hala gözlerim sevdiğimde iken yaptığı imayla hızla ona döndüm. "Merhaba Yeşim. Konuşmaya fırsat olmadı bugün, nasılsın?" Toparlamaya çalışsam da Yeşim'in gülmesi çabamın boşa olduğunu ortaya seriyordu.

İçimdeki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin