"Hâlâ bir haber yok mu?" diye sordu, Heeseung'ın babası. Her ne kadar bu kötü bir durum olsa da, asıl endişlendiği kendi oğluydu.
"Maalesef. Annesini de aradım, kadın yıkılmış... Onlar da haber bekliyor. Ama artık sağ çıkabileceklerini sanmıyorum. Kaza olalı 20 saat oldu bile..." diye cevap verdi annesi, babasına.
Bunu duyar duymaz önce yorganın altından kafasını çıkardı ve daha sonra ağrıyan başı ile yataktan kalktı. Hızlıca odasının kapısına yöneldi ve kilidi açtıktan sonra sertçe kapıyı açtı.
"Ne demek sağ çıkamazlar?! O yaşıyor! Yaşamalı! Beni bırakamaz! Abisini asla bırakmaz! Bizi bırakmaz! O yaşıyor! Yaşıyor..." sesi sonunda titremeye başlamış ve kendini ağlamaya bırakmıştı. Böyle bir durumda kimse ona destek olamazdı. Destek olmak için söylenen her olumlu şey, bir umut parçasıydı. Ve kalbi bu umut parçalarını yuttukça kırılıyor, param parça oluyordu.
Annesi söylediğine bin pişman olmuşken, babası oğlunu alıp, kazanın olduğu yere götürmeye karar vermişti. Annesi bu karara sertçe tepki vermişti. Oğlunun bu durumdayken bile kötü olduğunu, oradayken nasıl dayanacağını bağırarak eşine soruyordu.
Heeseung bunu büyük bir istekle kabul etmiş, babasından önce hazırlanıp arabanın yanına gitmişti. Babası ise onu yoldayken uyarmış, genç kızın ailesi de dahil, bir sürü ailenin de orada olduğunu söyleyerek, kendine hakim olması gerektiğini söylemişti.
Geldiklerinde, okul otobüsü hâlâ çıkarılmaya çalışıyordu. Camlarının kırılmamış olma ve içeriye su dolmamış olma ihtimaline karşı, ekipler içinde canlı olabilir gerekçesi ile büyük bir titizlikle çalışıyordu.
Heeseung yola dağılmış olan cam parçalarına baktı. Orada öğrendikleri ile bu cam parçaları çeliştiği için, kalbine batıyor gibi oluyor, gözlerini dolduruyordu.
Biraz sonra Sunghoon'u kırmızı gözleri ile görmesi ile koşarak yanına gitti. Birbirlerine sıkıca sarıldılar, acılarına yardımı dokunurmuşcasına.
"Telefonu çalıyordu. İnan ki defalarca çaldırdım." dedi Heeseung, arkadaşına destek vermek isteyerek.
"Suya dayanıklı telefonlar, ne kadar suyun altında dayanabilir? Telefonunu her zamanki gibi elinde tuttuğuna eminim. Tik gibi bir şey. Oturduğu anda telefonunu elinde tutar. Çantasına olsa bile elini çantasına atar ve telefonunu tutar. İyidir, değil mi? Boğulmadıysa, yaşıyordur. Değil mi? Onu ne zaman aradın?" Sunghoon kelimelerini peş peşe dizdi. Zorla çıkıyordu kelimeler, boğazı düğümlenmişti.
"Akşam. Geç saate kadar arayıp durdum. Hep çalıyordu." Heeseung umutlanmıştı. Gerçekten bir telefon suyun içinde bu kadar dayanamaz, diye düşündü.
Sunghoon'un annesi de onları dinleyip umutlanmıştı. İçlerinde son bir umut vardı. Bu umut ateşinin büyümesini, asla sönmemesini istiyorlardı. Sönerse, her şey için çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐎𝐧𝐞 𝐌𝐨𝐫𝐞 𝐓𝐢𝐦𝐞 - 이 희승 ✔
Fanfiction"𝐌𝐮𝐭𝐥𝐮 𝐨𝐥𝐚𝐜𝐚𝐠̆ı𝐧 𝐡𝐚𝐲𝐚𝐭𝐚 𝐡𝐨𝐬̧𝐠𝐞𝐥𝐝𝐢𝐧 𝐝𝐨𝐠̆𝐮𝐦 𝐠𝐮̈𝐧𝐮̈ 𝐤ı𝐳ı." 𝙳𝚎𝚍𝚒 𝚐𝚎𝚗𝚌̧ 𝚊𝚍𝚊𝚖, 𝚒𝚌̧𝚝𝚎𝚗 𝚋𝚒𝚛 𝚐𝚞̈𝚕𝚞̈𝚖𝚜𝚎𝚖𝚎 𝚒𝚕𝚎. ◦•●◉✿ єηнуρєη ✿◉●•◦ 𝐵×𝐺 .・゜゜・{𝐾𝑢𝑟𝑔𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑑𝑒𝑣𝑎𝑚ı "𝑹𝒐𝒔𝒆" 𝑖𝑠�...