*Şu garibana azcık yorum*
-Heeseung-
Flashback
"Kaybedeceksin..." dedim yüzümdeki mutlu ifade ile.
Bu onu kesinlikle sinir ediyordu ve benim hoşuma gidiyordu. Onu sinir etmek dünyadaki en tatlı şey olabilir. O kadar şirin gözüküyor ki bu hali ile...
"Oradan gitme." dedim, oyunu biliyordum. Beni dinlemesi gerekirdi. Ama dinlemedi. Benim söylediklerimin aksini yapacaktı anlaşılan.
"Dikkatimi... Dağıtıyorsun..." dedi büyük bir ciddiyet ve sinirle. Birisi şu kıza bunun korkunç değil, şirin olduğunu söyleyebilir mi?
"Sen bilirsin... Kaybedersen kötü olacak. Ben sana yolu gösteriyorum." girdiğimiz bir iddia vardı. O oyunu kazanırım demişti. Bende kaybedeceğini söylemiştim. Bu sayede iddiaya girmiştik. Eğer kaybederse, bana bir itirafta bulunacaktı. Neyi itiraf edeceğini ona bıraktım. Ama eğer kazanırsa, ben onun için bir günlüğüne köle gibi olacaktım.
Evde kimse yoktu, o da ders çalışmaktan sıkıldığı için eve davet etmiştim. Tabii, annem evde yalanı ile. Yoksa hayatta gelmezdi. O gelince de, az önce çıktı yolda görmedin mi, diye yalanıma yalan katmıştım. Oysaki annem Seul'de değildi bile.
Hatta onların evde de kimse yoktu. Aslında Sunghoon ailesinden izin alarak, Cheonsa'nın gece korkmaması için bizde kalıp kalamayacağını sormuştu. Buna kimse karşı çıkmamış, sadece Cheonsa karşı çıkmıştı. Annesi ve babası izin vermişken hemde! Ama şimdi, eşyaları ile beraber tıpış tıpış geldi...
Evde yapacak bir şey olmadığından, birlikte sıkılmaya devam ettik. O da bilgisayardan oyun oynamayı önerdi. Bu benim için mükemmel bir teklifti tabii ki. Anında beni cezbetti diyebilirim.
"Ultini kullan." dedim, yeniden onu sinir ederek. O da ultinin nasıl kullanılacağını sormuştu ki, söyleyeceğim sırada oyunu kaybetmişti.
Önce kahkaha attım. Sonra da, itiraf et itiraf et, diye kendi kendime tezahürat yaptım.
"Tamam, tamam..." asık yüzü ile GAME OVER yazan bilgisayar ekranından bakışlarını bana çevirdi.
"Utanıyorum..." dedi."Utanma." dedim bende. Ne yardımı dokunurdu ki? Ah Heeseung, keşke utanma demeden önce bir düşünseydin.
"İtiraf buydu! Utanıyorum! Beni... Utandırıyorsun..." ona boş gözlerle bakıyordum. Neden utandırıyorum ki? Ne yaptım da utandırdım?
"Neden? Hareketlerimin o kadar da rezil olduğunu düşünüyorum." ~Heeseung
"Öyle değil, aptal... Karşında utanıyorum... Heyecan yapıyorum işte, anlasana..." ~Cheonsa
"Çen utanıyo muşun?" diyerek uzanıp, kızarmış yanaklarını sıkmaya başladım.
"Pışlık..." yanaklarını sıktığım için ne dediği pek anlaşılmıyordu ama iltifat etmediğine eminim.
En sonunda yanaklarını bırakınca "Karnın acıktı mı? Bir şeyler yiyelim mi?" diye sordum. Vereceği cevabı biliyorum aslında...
"Hayır" dedi büyük gözleri ile bana boş boş bakarak. Bu gerçek bir hayırdı.
"Acıkmışsındır, o kadar ders çalıştın. Üstüne oyun oynadın." kollarından tutup onu kaldırmaya çalıştım. Ama yememek için direndiğinden, aynı şekilde kalkmamak içinde direniyordu.
"İnat... Etmesene!" ~Heeseung
"Acıkmadım dedim!" ~Cheonsa
"Sana yiyeceksin dedim!" ~Heeseung
"Kollarım acıyor!" ~Cheonsa
Kollarını anında bırakıp, aklıma gelen fikirle derince iç çektim.
Oturduğu oyuncu koltuğundan onu kucaklayıp tek hamlede ayırdım.
"Yaa!" düşeceği için korkuyor ama bilmiyor ki bu kadar hafif olduğu için onu düşürmem mümkün değil.
"Şimdi doğruca mutfağa gidiyoruz ve sana kilo aldırıyoruz." ~Heeseung
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐎𝐧𝐞 𝐌𝐨𝐫𝐞 𝐓𝐢𝐦𝐞 - 이 희승 ✔
Fanfiction"𝐌𝐮𝐭𝐥𝐮 𝐨𝐥𝐚𝐜𝐚𝐠̆ı𝐧 𝐡𝐚𝐲𝐚𝐭𝐚 𝐡𝐨𝐬̧𝐠𝐞𝐥𝐝𝐢𝐧 𝐝𝐨𝐠̆𝐮𝐦 𝐠𝐮̈𝐧𝐮̈ 𝐤ı𝐳ı." 𝙳𝚎𝚍𝚒 𝚐𝚎𝚗𝚌̧ 𝚊𝚍𝚊𝚖, 𝚒𝚌̧𝚝𝚎𝚗 𝚋𝚒𝚛 𝚐𝚞̈𝚕𝚞̈𝚖𝚜𝚎𝚖𝚎 𝚒𝚕𝚎. ◦•●◉✿ єηнуρєη ✿◉●•◦ 𝐵×𝐺 .・゜゜・{𝐾𝑢𝑟𝑔𝑢𝑛𝑢𝑛 𝑑𝑒𝑣𝑎𝑚ı "𝑹𝒐𝒔𝒆" 𝑖𝑠�...