yirmi bir

111 13 8
                                    


Ocean Eyes - Billie Eilish

Etraf karanlıklaşıyordu ve ben, karanlıktan korkarım.

/

Kollarımın arasında öylece yatan bedene baktım. Her bir zerresine aşık olduğumu daha yeni kabul ettiğim bedenle aynıydı.

Gözlerimden akan yaşlar o güzel yüzüne düşerken etrafa bakındım. Ne bir ambulans ne bir yardım, hiçbir şeyden ses seda çıkmıyordu. İçim ölüyordu, çiçeğim soluyordu, herkes izliyordu. "Ambulansı arayın dedim size!"

Bir yıldız bulmuştum, diğerlerinden daha çok ve ebedi parlayan bir yıldızdı bu. O yıldızı sevme fikrini kafama sokamasam da kalbim çoktan alışmıştı. Güzel gözlerine, ince beline, narin düşüncelerine, tatlı sesine ve çoğuna alışıktı artık, bırakamazdı ki. Elinden kayıp gitmesine izin vermezdi gönül, olmazdı.

"Geldi." Dedi Wichapas. Ne zaman gözlerine baksam Tinnasit'in gülümsemesini gördüğüm o gözler şimdi sadece salıverilmeyi beklediği belli olan gözyaşlarıyla doluydu. Gözlerim ne zaman bulsa sinirlendiğim o vücut sinirimi bozamadı bile, yanında güzelim yoktu çünkü.

-

"Doktor!" Dedi Jakapan. Daha az önce kapattığım gözlerimi açıp hızla ayağa kalktım.

"Sakin olun, her şey iyiye gidiyor. Bıçak darbesi mideye gelmemiş ama yaralanmış. Lakin darbe hastayı sadece yaralamış, hayati bir durum yok. Hastayı görebilirsiniz ama dikkat edin. Geçmiş olsun." Dedikten sonra uzun koridorda ilerledi. Derin bir nefes verip Tanrı'ya şükrettim içimden. Wichapas'ın üstümde sabit duran bakışlarına karşılık olarak ben de ona baktım.
"Siz girin ilk, uyanık olsa da bizden önce sizi sorardı."

Kafamla onaylayıp odanın kapısını yavaş yavaş açtım. Bakmaya dahi kıyamadığım gözleri kapalıydı, kirpikleri uzun olmalarından göze çarparken gözünün yanında yıldız gibi kalan benine baktım. Kapıyı kapatıp yatağın yanındaki beyaz koltuğa oturdum, gözlerimi bir santim bile oynatmadım.

Şimdi uyanık olsa hemen oturur pozisyona geçmeye çalışır, belki de utandığından yerinde duramaz, gülümser dururdu. Veya sinirli olurdu bana, gözlerini asla gözlerime dikmez, yaptığı şeyi bilmiyormuş gibi ne yaptığını sorardı. Huysuzlanır, kaçardı, güzel dudaklarını büzerdi.

"Tinnasit." Dedim beni duymadığından içime doğan cesaretle. Gözlerinin altı kızarık, dudakları şişti. Ne kadar çok ağlatmıştım belki de onu, ne çok üzmüştüm o narin kalbini. Kendimden nefret etmemek için ona baktım, benim bir parçam olan ona baktım.
"Ben fark etmeden senin olmuşum ya küçüğüm."

"Şu ana kadar ne yaptıysam kariyerim için yaptım. Ne arkaya ne de önüme baktım, sadece şimdiyi gördüm ben. Ama seninle ilk defa ileriyi düşündüm, ileride de gözleri gözlerimi görür mü diye düşündüm. İlkti tabii, aklım böyle kargaşaları tanımaz.

Zamanla alıştım ama, hatta hayatım oldu. Oradan buraya koşturuşun, Jakapan'la ettiğin sohbetlerde fazla emoji kullanışın, sarılmaları sevmen, unutkanlığın, hazırlanmanın uzun sürmesi, çiçekleri sevmen, sakarlığın, her dediğime utanman ve utandığında yerinde duramaman, teması sevmen. Sana ve seninle ilgili olan şeyler bir anda hayatım oldu." Dedim, gözümün önüne gelen saçımı arkaya doğru atıp sanki başından beridir gözlerimi ondan ayırmışım gibi Tinnasit'e baktım.

"İkimizin de gördüklerimize olan sonsuz güvenimiz aramıza bir çizgi çekti. Sen ismini unuttuğum o kadını, ben de arkadaşınla olan ilişkini yanlış anladım. Sen ağlarken sana sarılan kişinin o oluşu deli etti beni ama söyleyemedim sana.

Ve o gün, ıpıslak otele geldiğin gün. Benim yüzümden olduğunu anladığımda kendimden o kadar nefret ettim ki, ölsem yeriydi. Toprağım sulansa ölüydüm. Ben seni seviyorum Tinnasit. Gitme, kal benimle."

Dedikten sonra ayağa kalktım, yatağın yanına yaklaşıp yüzüne baktım dikkatlice. Eğildim yavaşça, canını yakmayacak bir buse kondurdum dudaklarına. Kapıyı da kapatıp çıktım ve sandalyelerden birine oturdum, gözlerimi Tinnasit'ten ayırmadım. Ayırmak hiç gelmedi aklıma.

Benden sonra Jakapan girdi odaya, o da benim gibi bir şeyler söyledi. Wichapas da girdikten sonra annesi geldi yanımıza. Sarıldım o gözyaşlarını dökerken, tanımasa da beni o da bana sarıldı. O da odaya girdi ama pek duramadı, ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

Hava kararınca Tinnasit'in herhangi bir akrabası, neyi olduğunu söylemediğinden bilmiyordum, kadını alıp evine götürdü. Jakapan, Wichapas ve ben kaldık tekrardan.

"Sizin için çok yıprandı başkan, bilmiyorum aranızda konuştunuz mu ama çok yıprandı." Dedi Jakapan. Sesi tamamen net ve oldukça duygusuzdu.

Gözlerimi ona döndürmeden cevap verdim. "Biliyorum."

Odanın kapısını açıp tekrardan Tinnasit'in yanında duran koltuğa oturdum. Odak noktamı ondan ayırarak ellerimi birleştirdim, yere bakmaya başladım.

Odanın içinden gelen öksürme sesiyle irkilirken gözlerim gözleriyle buluştu.

the truth untold ও jeffbarcodeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin