Mete bedeninin ona resmen haykırarak "Uyu artık!" dediği zamandan beri uyumaya çalışıyordu. Aslında çabaları başarılı olmuş işten geldiği gibi yatağında sızıp kalmıştı. Ne yazık ki evren ona kıçıyla gülüyordu. Son ses çalan telefonu yüzünden gözünü açmaya çalıştı ama göz kapakları birbirine yapışmış gibiydi. El yordamıyla çarşafın üzerindeki telefonu aramaya çalıştı. Eline çarpan telefonuyla gözünü hafif aralayıp arayan kişinin kim olduğuna baktı. Ekranda gördüğü fotoğrafla saliseler içinde doğrulduğunda başı dönmüştü. Siyah ekranı aydınlatan gülümseyen suratın üzerinde yazan yazıyı okudu.'Sevgilim Görüntülü Arama'
Eli titreyerek yeşil kabul et tuşuna bastığında bulunduğu ortamın karanlık olduğunun bile farkında değildi. Ekranda gözüken kapısının görüntüsüyle hayal kırıklığına uğradı. Temurhan'ın yüzü gözükmüyordu. Arka kamerayla Mete'nin evinin kapısını çekiyordu.
"Kiminle görüşüyorum Kale çelik kapıyla mı?"
Huysuz sesiyle konuşmuştu ama ne yapabilirdi? Görmeyi beklediği şey bu değildi. Gerçi Temur'un onu arayacağını bile düşünmemişti.
"Anahtar nerede?" Temur'un kısık sesi duyuldu.
"Saat burada kaç biliyor musun Temur?"
"Biliyorum, telefonumda oranın saati eklenmiş haldeydi."
Metehan, o saati Temur'un eklediğini elbette biliyordu ama hala silmediğini yeni öğrenmişti.
"Ha gece 3 olduğunu biliyorsun yani?"
Temurhan'ın çektiği görüntü hareket edip ön kamerayı açtığında ekranda sinirli yüzü belirdi. Mete dondu kaldı. Sevgilisinin sağ yanağındaki yaraya baktı. Elmacık kemiğinin altında başlayıp dudağının kenarına kadar takip eden bir çizgi vardı. Yara hala iyileşme aşamasında olduğu için kırmızıyla pembe arası bir renkti. Kötü değildi. Temurhan'ın yüzüne ne kadar önem verdiğini biliyordu ama Allah belasını versin ki kötü değildi.
"Biliyorum." Sabrının kalmadığını belli eden mimiklerine güldü Mete. Bir insanın her mimiğini akılda tutabilmek mümkün müydü? "Anahtar nerede Mete? Acelem var."
"Ayağında alçı yok mu senin? Kıçı kırık tavuk gibi ne gezip duruyorsun? Dinlensene evinde."
"Var, n'olmuş yani? Çok meraklıysan eve gitmeme anahtarın yerini söyle de gideyim."
Mete, çatılmış kaşlarını izledi. Işığı yakmak için ayağa kalktı. Işık yandığı anda etraf karanlıktan ayrıldığında Temurhan onu izliyordu. Mete o an fark etti ki şu an konuştuğu Temurhan onu yalnızca 3 kez görmüştü. Bu 3 görüşmede de Mete, İrem'in sevgilisi olarak karşısındaydı.
Temurhan onu kısa saçlarıyla hiç görmemişti mesela, kaşındaki ve burnundaki piercingleri yoktu artık. 9 ay öncesindeki kadar zayıf değildi. Birlikte spor salonuna yazıldıkları için epey vücut yapmıştı. Temurhan tüm bunları telefonundaki fotoğraflardan görebilirdi tabi ki ama o, fotoğraflarda Mete'yi incelemiş miydi acaba?
"Uyuyor muydun?" Temurhan garip bir yüz ifadesiyle konuştuğunda Mete gergin bir şekilde kirli sakalını kaşıdı. Unutmuştu, artık sakal da bırakıyordu.
"Sayılır."
"Farklı görünüyorsun." Temurhan'ın bakışları yüzünde dolaşıyordu. Mete eli ayağı dolaşmış bir şekilde ona bakmamaya çalışarak odasının camını açtı. Temiz havaya ihtiyacı vardı. "Seni gerçekten tanımıyorum." Duyduğu cümleyle ona baktı. "Hatırladığım zamanlardaki görüntün de değişmiş. Artık tamamen yabancı birisin."
Mete ne cevap vereceğini bilemedi. Bu görüşmeyi asla böyle hayal etmemişti. Kalbinin sızısına dayanamadığı için ona anahtarların ortadaki saksının içinde olduğunu söyleyip telefonu kapattı. O da insandı, bunca şeye bu kadar kolay katlanamazdı. Temurhan kelimelerini seçmeden birer ok gibi fırlatıyordu ve hiçbirinden kaçamamıştı. Mükemmel bir nişancıydı.
•
Erkan enaktarlar koltuğun altında kalık beni ara
-T
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Aşımı ✓
Подростковая литератураYaşadığı hafıza kaybı yüzünden sevgilisini unutan genç ve kendisini inatla hatırlatmak isteyen sevgilisi... -Texting