4.7

7K 572 71
                                    


Mete çok sinirli bir insan değildi. Genelde çoğu şeyi dalgaya alırdı. Etrafındakiler onun bu davranışından dolayı geç yaşlanacağını söylerdi ama konu kabul ettiği doğrular ve sevdikleri olduğunda içinden bambaşka biri çıkıyordu.

"Mete abi sende biraz enayilik var mı?" Örneğin şu an Öztürk'ün laflarının onu sinir etmesi gerekirken o elindeki ıstakayla topa hangi açıyla vurması gerektiğini hesaplıyordu. Hesaplayıp topa vurduğunda istediği sonucu elde etmiş olması onu mutlu etti. Kardeşiyle bilardo oynamayı seviyordu. Çünkü Öztürk bok gibiydi.

Yaslandığı masadan doğruldu. Kardeşi elindeki ıstakayı yere dik bir şekilde koymuş iki elini sopanın ucunda birleştirmişti. Mete geri döneli 1 hafta olmuştu. O bir haftada amcasının yanından ayrılamamıştı. Amcasının daha yaşayacak günleri vardı ama o günleri Mete'ye dar etmekte kararlıydı.

"Sopayı bir yerine sokmamı istemiyorsan sus ve oyna Öztürk."

Öztürk abisine göz devirip masaya doğru yürüdü. Sol bacağını kaldırıp masaya oturduğunda Mete kardeşinin saçma hareketlerini izliyordu. Öztürk her hafta günde iki kere bu bilardo salonuna geliyordu ama hala berbat bir oyuncuydu.

"Abi bir yerime sokmanı hiç istemem ama söylemeden de edemeyeceğim." Bir yandan da sol gözünü kısıp topa nasıl vuracağını hesap etmekle meşguldü. "Sen ta Amerikalardan Temur'u uzaktan sapık gibi izlemek için mi geldin?" Nihayet topa vurmuştu. Berbat bir vuruştu.

Mete elindeki ıstakayı hiç vakit kaybetmeden kardeşinin poposuna geçirdi. Öztürk'ün bağırma sesiyle salondaki birkaç göz onlara dönmüştü. Mete kafasındaki siyah şapkayı iyice yüzünün önüne getirdi. İnsan göresi yoktu. Masaya eğilip dört parmağını masanın köşesine dayadı. Istakayı da başparmağının yardımıyla sıkıştırdığında kol kasları gerildi. Gözlerini kısıp beyaz topun diğer toplara olan mesafesini ayarladı.

"Aynen Öztürk, sırf o yüzden geldim." Kardeşinin söylediklerini asla bir yerlerine takmıyordu. Öztürk'ün dedikleri doğruydu. Bir haftadır Temurhan'ı izliyordu ve bunda bir sorun göremiyordu. Temurhan'ı birkaç defa arasa da telefonlarına geri dönüş alamamıştı. Mete o gün hastanenin parkında söylediği sözlerin elbette ki arkasındaydı. Temurhan'ı asla bırakmazdı ama bundan önce yapacağı işler vardı. Bunun yanında Temurhan'a biraz zaman tanımanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüştü.

"O zaman planın bozulacak abicim çünkü Temurhan arkanda şu an."

Mete tam topa vuracağı anda duyduğu cümleyle anında doğruldu. Öztürk'ün gözüyle işaret ettiği giriş kapısına baktı. Temurhan yanında iki kişiyle içeri giriyordu. Temurhan daha onu görmemişti ama Öztürk tüm dünyaya seslenir gibi ismini haykırdığında gözleri onların olduğu masaya döndü. Mete onun burada ne bok yediğini bilmiyordu çünkü bilardo salonu zakkumdaydı.

Mete, Temurhan'ı hiç görmek istemediği sokakta görmüş olmanın verdiği sinirle elindeki sopayı bırakmadan onlara doğru yürüdü. Temurhan'ın tam karşısına geçtiğinde kumral çocuğun yanındaki çocuklar da onu izliyordu. Mete daha önce bu tipleri görmemişti.

"Temurhan burada ne yapıyorsun acaba?" dedi sanki bir haftadır normal bir şekilde konuşuyorlarmış gibi.

"Sen ne yapıyorsan onu yapacağım Mete."

"Benimle gelsene bir." Temurhan ilk önce yanındaki arkadaşlarına baktı. Onların yanında konuşmak istemiyor olacak ki salonun aydınlatmalarının az olduğu kısma doğru yürümeye başladı. Mete onun peşinden gitmeden önce Öztürk'e bakıp Temur'un yanındakileri işaret etti. Öztürk, abisinin ne demek istediğini anlayıp başını salladı.

Zaman Aşımı ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin