1.0

8.5K 577 16
                                    

Yalnızlığın Ezgisi-Onur Can Özcan 🎶

Mete hep yanlış anlaşılmıştı. Kuzeye baksa da yönü herkes ona güney demişti. Kendini anlatmaya da çabalamamıştı. Şimdi ise tek amacı buydu. Kendini anlatması lazımdı. Çünkü muhattabı bu dünyada onu doğru anlayan tek insandı.

Temurhan ve o bu zamanlara kolay gelmemişlerdi ama hiç bu kadar zorlandığını hatırlamıyordu. Sebebi de belliydi, Temurhan bu sefer yanında yoktu.

Bulanan midesini biraz olsun düzeltsin diye içtiği mide koruyucu daha da beter etmişti. Yaslandığı soğuk duvardan dolayı olduğunu düşündüğü sırt ağrısı da canını sıkıyordu ama yine de hareket etmeden öylece duruyordu.

Hayatı hiçbir zaman kolay olmamıştı. Zaten kolayı da sevmezdi. İçi yanıyordu. Elinde tuttuğu telefondaki fotoğrafa bakıp duruyordu. Sevdiğinin yaralanmış yanağını okşayıp duruyordu baş parmağı. Bir daha gerçekten dokunup dokunamayacağını bilemediği tende geziniyordu. Telefon ekranını kaplayan aramayla bu bağımlılık yapan hareketi bırakıp aramayı cevapladı.

"Alo?"

"Abi, müsait misin?" Arayan kardeşiydi.

"Ne oldu?" Öztürk'ün garip gelen sesinden anlamıştı. Bir sorun vardı. Yaslandığı duvardan o zaman ayrıldı.

"Temurhan iyi değil."

"O ne demek?" Endişe tüm bedenini sardığında ne yapacağını bilemeden yürümeye çalıştı. Sanki yürüyebilse o an onun yanına kadar koşardı.

"Sen dedin ya evden çıkarsa haberim olsun, diye. İki saat önce tek başına evden çıktı. Taksiye binip sizin şu yere geldi." Mete'nin duyduğu son cümle içinde bir şeyleri ateşledi. Midesi iyice bulandı. "Oturuyor öyle. Abi sanırım ağlıyor."

Çaresizdi. Bağırsa bir işe yaramazdı. Geçmezdi içindeki acı. İşe yaramazdı.

"Öztürk telefonu ona götür." diyebildi zar zor.

"Abi almazsa-"

"Gir ver Öztürk."

Kardeşinin onaylayan sesini duyduktan sonra daha fazla dayanamadığı için yere çöktü. Kulağına hışırtılar geliyordu. Sonra onun sesi duyuldu. Öztürk'ü görünce gitmesini söylemişti. Mete onun gerçekten ağladığını uzaktan gelen sesinden anladı.

"Ne var?" Öztürk'ün yalvarmaları işe yaramış olmalıydı.

Mete derince iç çekti. Aklına o an nasıl geldiğini bilmese de telefonu kulağından ayırıp denetim masasından ekran kaydını açtı. Daha sonra bunun için kendini tebrik edecekti.

"Temur?"

"Ben sana kardeşini peşime takma demedim mi?"

"Neyin var?" dedi Temur'un sorusunu tamamen görmezden gelerek.

"Seni ilgilendirmez."

"Beni ilgilendirmezse neden o zaman evimin önüne geldin Temurhan?" Cevap gelmedi. Büyük ihtimal o da bu sorunun cevabını bilmiyordu. "Bir şey mi hatırladın?"

"Hayır."

"O zaman nasıl buldun orayı?"

"İrem söyledi." Arkadan Öztürk'ün uzaklaşma sesi gelmişti. "Bir de fotoğraflarda sürekli-" Cümlesi yarıda kesildi.

"Fotoğraflarımızı mı inceledin?" Mete sorusuna cevap alamadı. "Sorguluyorsun değil mi? Kabul etmiyor aklın sana anlatılanları. Sen de biliyorsun çünkü yalan hepsi." Cevap gelmiyordu ama biliyordu dinlenildiğini. Bu yüzden elindeki fırsatı kaçırmak istemedi. "O oturduğun merdivenlerde onlarca kez oturduk seninle, yüzlerce kez birlikte girdik kapısından. O evin içinde birbirimizi sevdik Temurhan. Bırak anlatayım, izin ver o evin anahtarının nerede olduğunu sana hatırlatayım."

Cevap gelmedi.

Telefondan birkaç saniye sonra kardeşinin sesi geldi.

"Gitti abi."

Belki de gerçekten gitmişti de Mete kabul etmek istemiyordu.





Bu bölüm senin için @nomotake yorgunluğumuzu hep unutalım 💙

-T

Zaman Aşımı ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin