1 . BÖLÜM~MEZARLIK~

4K 104 4
                                    

Arkadaşlar bu kitabı daha önce okumuş olabilirsiniz. Daha önce başka hesapta yayınlamıştım. Fakat bazı nedenlerden dolayı hesabımı değiştirmek zorunda kaldığım için bu hesapta kitabın tamamını ve yeni bölümlerini bulabilirsiniz. Eski ve yeni tüm pinokyolarımaa iyi okumalar öpüldünüz

~

"Gözlerini kapattığında beni görüyorsan, Ben ordayım kalbinde "

♡♡♡

"Buyurun hanımefendi geldik"

Beni ele geçiren saçma düşüncelerden ayrılıp taksiye para ödedikten sonra mezarlığa doğru adımlarımı atmaya devam ettim. İçimde hala garip bir his vardı. Buraya ilk defa yalnız geliyordum.
Mezar taşında 'MELEK TUNÇ ve HALUK TUNÇ' yazısını görmekle gözlerimin dolmasına engel olamadım .Onların yanında ağlamamalıydım onlar benim üzülmememi isterdi .

Onlar anne ve babamdı ama biyolojik olmayan. Ben kendimi bildim bileli yanımdalardı.

Taki ben liseye geçince babam işi için yurtdışına çıkarken annemide yanında götürene kadar.Babam anneme gerçekten çok aşıktı .O sırada ben okula gittiğim için babaannemle ve dedemle kalmıştım tıpkı şimdiki gibi
ölüm haberi geldiğinde okuldaydım yanımda Rüzgar, Beyza , Gizem ve Serkan vardı onlar benim en yakın arkadaşlarımdı ve o uçak kazasından sonra kötü günlerimde hep yanımda oldular.

Yanaklarıma süzülen yaşlara yine söz geçiremedim

"Keşke sizin çocuğunuz olmadığımı sizden duysaydım." dedim hıçkırırken

"Sizi çok seviyorum siz benim gerçek
anne ve babamsınız .Ben yalnız kaldım diye üzülmeyin hiç yalnız kalmadım. Sürekli bulmaca çözen bir dedem çiçeklerini çocuklar gibi seven babannem .Benimle sürekli uğraşan hiç yalnız bırakmayan arkadaşlarım var. Yani ben çok iyiyim
Sizde çok iyi olun kendinize iyi bakın "

Böyle zamanlarda hiç konuşmayı beceremezdim.

Evlatlık olduğumu annem ve babam öldüğünde babaannem ve dedem konuşurken duymuştum.

Annem ve babamın çocuğu olmadığı için beni Çocuk Esirgeme Kurumundan evlatlık almışlardı.

Yani aşklarının meyvesi olarak beni seçmişlerdi.

Ama öğrendiğimdede çok takmamıştım.
Çünkü biliyordum onlar benim üzülmememi istedikleri için söylememişlerdi.

İki kere annem ve babam tarafından terkedilsemde sürekli Karalar bağlamak yerine herşeye rağmen mutlu olabilen bir yapım vardı. Ölmelerinden on gün sonra okula geri dönmüştüm.

Bugün onların 3.ölüm yıldönümleriydi
Dedem ve babannnemle gelmek istememiştim onlarla yalnız kalmak istiyordum.
Mezarlarının başından kalkıp yavaşça yürümeye başladım.
Göz yaşlarım pes etmişti artık yanaklarım da kurumaya başlamıştı. Herkes öyle sansa da hala onların yokluğuna alışamadım.

Mezarlıkta ilerlerken dikkatimi ilerdeki arkası dönük oturmuş yanında viski şişeleri olan çocuk dikkatimi çekti.

Yok artık Mezarda içki mi içiyordu.
Yalnızdı ve arkadan sanki ağlıyormuş gibi görünüyordu.

Merak edip sessizce arkasına geldim.
Beni fark etmesini istemiyordum.
Siyah bir tişört giymişti ne saçmalıyordum yine tabi ki siyah giyecekti. Değişik bir ruh halim vardı.Az önce ağlarken şimdi de önümdeki çocuğa inceliyordum. Acaba ağlıyormuydu?

Sonra viski şişesini bırakırken gözüme kolundaki yazı daha doğrusu dövme dikkatimi çekti. 'Beni unutma' yazıyordu.
Hmm niye insan böyle bir dövme yaptırırdı ki..

"Daha ne kadar bana aptal aptal bakmaya devam edeceksin?"

Sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım hala arkası dönüktü cidden beni nasıl fark etti oysa ses çıkaramadığımı sanıyordum.Aptal şey götünde gözü vardı sanki..

Tam ağzımı açacakken ayağa kalkıp bana döndü.

Ağzım şokla iki karış açıldı. Bu çocuk çok fazla yakışıklıydı.
Çok uzun boyluydu ben insanlara göre uzun olmama rağmen onun yanında çocuk gibi kalmıştım.
Çok düzgün bir yüzü vardı. Dudakları düz bir şekli almıştı.Ve delice bakan koyu kahve gözleriyle bana bakıyordu.Bu benim ürkmeme neden olsada belli etmemeye çalıştım.
Tam ağzımı yine açacakken

"Beni rahat bırak " dedi.

Ayrıca sesi de duymak istemediğim ergen sesleri gibi değildi. Kadıfemsi bir sesti bu.
Ama ondan hoşlamamıştım . Çok kabaydı.
Ne sanıyordu kendini Hemen arkamdaki mezarı gösterip

" Ben buraya ziyaret için geldim seni rahatsız etmek gibi bir niyetim yok benim" dedim.

"Ayrıca bu Mezarlık senin değil " diye ekledim.

"Arkandaki Mezarda kim yatıyor peki? Çok bilmiş" dedi

Ya hiç dikkat etmemiştim napıcam şimdi ben. Yüzüme bakıyordu hissediyorum ve kahretsin ki yalan söylediğim için yüzüne bakamıyorum. Arkamı gösterirken çaktırmadan Mezar taşına baktım neyseki Ali yazıyordu.

"Bilmiş sensin bir kere hem burada yatan benim babam "

Bilmişçe sırıttım bu çocuk beni aptal mı sanıyordu.

Ellerini koluna bağlayıp bana yaklaştı.

"Orda yatan 1998 doğumlu yoksa seninlemi birlikte mi doğdu baban ?"

Alaya bana bakıyordu. Yalan söylemiştim.
Daha doğrusu kahretsin ki söyleyememiştim.

Ten rengim beyazdan mora dönüş yapıyordu yüzüne bakamıyacak kadar utanmıştım .

Kafamı eğip tişörtümle oynamaya başladım.

"Pinokyo"

Pinokyo?

Banamı demişti kafamı kaldırdım.

"Bana mı dedin?"

Sesim titremişti.

"Yok babana dedim"

Bide dalga geçiyordu.

"Ne alaka pinokyo?"

Sesim sinirli çıkmıştı.

" Herşeye burnunu sokuyosun. yalan söylemeyi bile beceremediğin halde yalan söyleyip sonra da yalanın
Ortaya çıkınca ne yapacağını bilmiyorsun yanakların ve burnun kızarıyor gözlerini kaçırıyosun yani her türlü yalan söylediğini belli ediyorsun tıpkı bir pinokyo gibi"

Oha ilk defa bu kadar uzun konuşmuş bir de açıklama yapmıştı .

"Birkere pinokyo erkek ben ordan bakınca erkek gibi mi görünüyorum? "

"Sen o kadar söylediğime takmayıp erkek olduğuna mı takılıyosun ?"

Kaşları alaya havaya kalkmıştı .

"Evet sanane hem birdaha bana öyle deme sakın"

"Beni rahat bırak pinokyo "

Hala dalga geçiyor ya

"Bak hala diyor ya gidiyorum ama sen istediğin için değil sana ayıracak kadar boş vaktim olmadığı için bay ukala"

Bana Bakışlarına aldırmadan arkamı döndüm mezarlığın çıkışına doğru yol aldım havalı havalı yürürken ayağım merdivene takıldı .
Ya birgün kendimi rezil etmediğim bir günüm olsun ya

Arkama dönmedim muhakkak bana bakıyordu.

Yürümeye devam ederken arkadan o güzel sesini duydum.

"Fazlasıyla şapşal bir pinokyo"

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin