...
Gözlerimi aralıyordum yavaş yavaş. Altımda yumuşak bir doku hissediyordum ama anlam veremiyordum. Ne ara eve gelmiştim ki?
Bakıştığım yabancı tavanla kaşlarımı çatarak doğruldum. Gözlerim etrafı süzerken açıkçası içime bir korku yerleşti ve hâlâ tam aklımı toparlayamadan ayaklandım. Hızla kapıya doğru yönelirken aklıma akın eden görüntülerle yutkunarak olduğum yerde kalakaldım. Belindeki acıyı hâlâ anımsayabiliyordum.
Üstümü süzdüğümde ise belden sıkı sıkı ipleri bağlanmış bir eşorfman ile köprücük kemiklerini tamamen açık bırakan bol bir tişört vardı. İyice gerilerek elimi bel boşluğuma attım. Parmak uçlarım tenime dokundukça kabaran bir izi hissediyordum ama bakmayı kendi evime sakladım. Çünkü yabancı bir evdeydim ve üstüm bile değişmişti Tanrı aşkına!
Kapının tıklatıldığını duyunca orada öylece dikilmeye son verip kapıyı açtım ve anlamsız bakışlarımı bana dümdüz bakan Victor'un suratına çevirdim. "Ne işim var benim burada?"
Victor dünü anımsıyor olacak ki; sözlerimin ardından gözlerini duvara sabitleyip ellerini kıracak kadar sıkmış ve çenesini istemsiz kasmıştı. Korkuyla gözlerimi irileştirip bir kaç adım gerilerken, bu halimi fark ederek yumruk yaptığı eliyle gelişigüzel mavi saçlarını karıştırıp eskisine nazaran daha yumuşak bakışlarını birleştirmişti benim titreyen irislerimle.
"Gel benimle."
Dediği tek şey bu olurken hızla ilerlediğini fark eder etmez arkasından koşarcasına yürümeye başladım. Şimdiden nefes nefese kaldığımı hissediyordum. Hiç düşünmüyor ki ben delta başıma yalnız yürüyüşümle bile bir omegaya eziyet çektirebilirim, düşünen yok ki.
"Y-yavaşla biraz."
Olduğum yerde ellerimi dizlerime dayayarak nefeslenmeye başladım. Dayanamıyordum, çok hızlıydı.
Bakışlarımı ona çevirdiğimde ise ilk defa kaşlarını çatmadığını görünce afallayarak olduğum yerde sendeledim.
"Doğru, daha düz yolda iki ayağının üzerinde duramıyorsun. Bir de peşimden geleceksin..."Kendi kendine mırıldanmasını duyduğumda kaşlarımı çatarak doğruldum. "Yürüyebiliyorum ben bir kere!" Sinirle sol ayağımı yere geçirerek kaşlarımı çattım ve dudağım da benden izinsiz öne doğru büzüldü.
"Kesin öyledir zaten."
İki adımla yanıma kadar gelip kollarını belim ve dizimin arkasından geçirerek beni kucağına alınca irileşen gözlerimle düşmemek için omuzlarına sıkı sıkı tutundum. "Beni yere bırak, yürüyebilirim. S-sadece yavaş yürüsen yeter."
Beni duymamazlıktan geldiğinde yutkunarak ayaklarımı hareket ettirip inmeye çalıştım. Kollarında çırpınıyorum resmen!
Mutfağa inene kadar mızmızlandım inmek için ama tık yoktu adamda. Derin bir nefes vererek etrafıma bakındım.
Turuncu saçlı, tatlı bir omegayla -ki bu durum biraz şaşırtıcı çünkü dediğim gibi türümüz nadir bulunur bizim- mühürlü olduklarını tahmin ettiğim siyah saçlı bir alfa vardı masada. Victor da oturunca Taehyung elindeki tabakları masaya bırakmış ve ardından o da oturmuştu. Ben ise hâlâ ayakta dikiliyordum öylece.
"Ee otursana Jeongguk." Dedi Taehyung. Zoraki ve anlamsız bir tebessümle karşılık verip benim gibi omega erkek olan çocuğun yanına oturdum.
Yanımdaki turuncu saçlı çocuk bana gözleri kısılana kadar gülümseyip elini uzattı. Bu hali tombullaşan yanaklarını sevme isteğimi ortaya çıkarıyordu. "Ah sen Jeongguk olmalısın, ben de Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Delta's & TaeggukV
FanfictionDelta Victor ve Delta Taehyung ikizdi,, ve bir de aynı ruh eşlerine sahiplerdi. "Ateşin koru alev olsa bizi yakar, günahkâr koksa tenimiz bizi sarar. Karışsa tenim teninize, bir olsak dahi hep birlikte. Ruhuma abanan benliğim, benliğimde saklı gerçe...