Tete, Vivi ve Gguk

8.7K 770 505
                                    

...

Akşam olmak üzereyken aklıma annemin dedikleri gelince apar topar ayaklanıp Jimin'in bakışlarını üstüme çektim. "Benim gitmem gerekiyor, eve misafir gelecekti."

Jimin de benim gibi ayaklanıp yüzündeki gülümseme ile bana baktı. "Biraz bekle, sana vermem gereken bir şey var."

Başımla onu onaylayıp derin bir nefes aldım ve ardından olduğum yerde salınmaya başladım. Sağa sola gidip dururken burnuma gelen nane ve okyanus kokusuyla ikizlerden birinin geldiğini hissetmiştim. Kurdum kırgınlığına rağmen mutlulukla yerinde kıpraşırken ben arkamı dönmeden olduğum yerde salınmaya devam ettim.

Tahminen Victor olduğunu tahmin ettiğim kişi derin bir nefes verip karşıma geçti. Yanılmamıştım, Victor idi karşımda olan kişi. Bir kaç saniye duraksayarak bir şeyler düşündü ve konuşmak için ağzını araladığı sırada Jimin içeri girdi.

"Gitmeden evvel sana bunları vermek istiyordum, sana çok yakışacaklar Jeongguk. Bizim kasaba- Victor?"

Victor gerilen çenesiyle Jimin'e bakarken onu umursamadan araya girdim. "Jimin, gitmem gerek."

Jimin anlayışla başını sallarken yüzündeki gülümseme eşliğinde bana elindeki paketleri uzattı. Ne olduğunu anlamadığım için anlamsız bakışlarımı ona gönderirken bu halime kıkırdayarak paketi elime tutuşturdu. "Duyduğuma göre iki gün sonra kasabada bir kutlama olacakmış. Liderin oğlu mu ne evleniyormuş, işte bu yüzden önceden senin için aldığım elbiseyi gitmeni rica etsem çok şey istemiş olmuyorum bence?"

Soru sorarcasına konuşurken başımı sallayarak onu onayladım. "Teşekkür ederim, hiç gerek yoktu aslında. "

"Şhh, duymamış olayım."diyerek omzunu hafifçe sıktı. Bu dediğine kıkırdarken artık daha fazla burada durmak için zamanım olmadı gerçeğiyle yüzleşince dudaklarımı büzerek Jimin'e baktım. "Benim artık gitmem gerekiyor ama..."

Jimin de benim gibi dudak büzerken gülmemek için yanağımın içini dişledim. Tanrım, çok tatlıydı!

Bakışlarım kaçamak bir şekilde sessizce bizi izleyen Victor'a kaydığında dalgınca bakışlarını üzerimde tuttuğunu farketmemle kısa bir veda mırıldanarak evden çıktım. Kararmaya yüz tutmuş havayla uçuşan gece mavisi saçlarımı parmaklarımla geriye tarayıp baharın getirisiyle gelen taze çiçek kokularını soluya soluya evime doğru yürümeye başladım.

Derince soluklandığım havayla geç kaldığımı farketmemle neredeyse koşar adımlar atmaya başladım.

Geldiğim evimin önünde ellerimi dizlerime yaslayıp derince soluklandım. Ardından daha fazla geç kalmamın yeterince ayıp bir hareket olduğuna karar vererek içeri girdim. Elimdeki paketi hızlıca odama bırakıp adımlarımı arka bahçemize yönlendirdim. Annem ve teyzem gülerek sohbet ederken babam ve eniştemin ise ciddi bir sohbette olduğu açıkça belliydi fakat benim tersimde kalan biri daha vardı aralarında. Çatılan kaşlarımla yanlarına doğru adımlarken teyzem beni fark etmiş olacak ki hızla yerinden kalkıp kollarını bana doladı. "Birtanem, nerelerde kaldın. Senin için çok endişelendik."

Annemlerin benim için endişelenmediğini biliyordum fakat bozuntuya vermeden bende kollarımı benden bir kaç santim uzun olan bedene doladım. "Ah, zamanın hızla geçtiğini fark edememişim. Endişelendirdiğim için özür dilerim."

Yüzümdeki samimi gülümsemeyle teyzemden ayrılıp eniştem ve babamın yanına gittim. Eniştem bana gülümseyerek selam verirken aynı şekilde bende eğilerek ona selamımı ilettim. Bakışlarım beni gülümseyerek izleyen bedeni görünce gülümsemem daha da büyüdü. "Sehun?" Dedim şaşkınca.

Two Delta's & TaeggukVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin