ruh eşi saçmalıkları

8.4K 734 210
                                    

...

Üzerime sinen nane ve okyanus kokusunu umursamadan üzerimdeki kime ait olduğunu bilmediğim kıyafetleri çıkarıp kirli sepete attım ve ardından dolabımın önünde durarak yeni yeni kızarıklığı geçen gözlerimi elbiselerinin üzerinde gezdirdim.

Krem rengi bol bir pantolon alarak üzerine de siyah bol bir tişört giydim. Ardından sabah fazla etmediğim kahvaltı yüzünden guruldayan midem ile adımlarımı mutfağa yönlendirdim.

Bugün hafta sonunun ikinci günüydü ve ailem büyük ihtimal evdeydi. Her ne kadar eve gelirken onları görmemiş olsam da her an görebilirdim.

Ki bu düşüncemde yanılmamıştım da. Mutfağa girer girmez gülerek sohbet eden anne ve babam, benim içeri girmemle suspus olmuş ve önlerindeki kahvaltıyı yapmaya devam etmişlerdi .

Onları umursamadan kendime hızlıca bir sandviç yapmaya başladım. Çatal bıçak seslerinin ardından nadiren de olsa benimle konuşan annemin sesini işittim. "Akşam teyzenler geliyor, evde ol."

Hafif bir baş sallamasıyla annemi onaylayarak sandviçimi de alıp evden çıktım. Ufak ufak ısırıklarla yemeğimi yerken esen rüzgarla olduğum yerde titredim. Şimdi ince bir tişört giydiğime pişmandım.

Açıkçası daha ikizlerin yanına gidip onlarla konuşmalıydım ve kararımı söylemeliydim. Belki bunun için çok erkendi ama şimdiden ne olacaksa olsun havasına girmiştim bile.

Bu yüzden sadece konuşup kendi düşünce süzgeçimden geçirerek alışmak için kendimce doğru bulduğum birkaç fikri onlara sunacaktım.

Ellerimi birbirine çarparak kalan kırıntıların dökülmesini sağlarken geldiğim evin önünde derin bir nefes alarak ritim tutturduğum ayaklarımı tekrar harekete geçmeleri için zorladım. Önünde durduğum kapıya hafif titreyen ellerimle iki kez vurduğumda net olmayan bir kaç konuşma seslerinin ardından buraya doğru yaklaşan ayak seslerini duydum.

Turuncu saçlı omegayı görmem ile birlikte yüzümde samimi bir gülümseme yerleşti. Türümüzün aynı olmasından dolayı mı yoksa samimi davranışlarından mı bilinmez kendimi Namjoon'dan sonra en çok ona yakın hissediyordum.

"Hoşgeldin Jeongguk." Yüzündeki can alıcı gülümsemesiyle kapıyı sonuna kadar aralarken içeriye doğru adımladım. "Hoş buldum Jimin, ikizler evde mi?"

Söylediğime kıkırdarken başını onaylarcasına sallayıp bana baktı. "Ruh eşlerine böyle hitap etmen biraz garip. Ayrıca senin geldiğini hissettiler zaten."

Başımı onaylarcasına sallarken daha önce alel acele çıktığım için inceleme fırsatı bulamadığım evi inceleye inceleye oturma odasına geçtim. Genel ağırlıklı olarak kahve ve gri tonları kullanılmıştı, fakat çokta hoş duruyordu. Omuz silkerek oturma odasına girip üzerime dönen bakışlarla birlikte boş bulduğum tekli koltuklardan birine oturdum. Bana mahçup bakışlarla bakan Taehyung'la dümdüz bir duvar gibi bakan Victor'da gezdirdim gözlerimi. "Konuşalım."

Tek kelime, çok anlam. Bu konuşmanın başıyla sonu aynı bitmeyecekti mesela.
Bir çok şey değişecek, yeni şeyler eklenecekti.

Taehyung yerinde kıpırdanıp dururken ilk sözü o devraldı. "Öncelikle sana o kadar sert çıkışıp seni hazır olmadığın bir gerçekle aniden yüzleştirdiğim için özür dilerim. Ne yaşadığını az çok tahmin ederek korkularını anlıyoruz ama sen de bizi anla lütfen, biz de yanlızca ruh eşimizle yaşayacağımız bir hayat istiyoruz."

Victor ona nazaran daha sert bir sesle konuşmaya girdi. "İnan bana ben de sevmiyorum bu ruh eşi saçmalıklarını, birine mecbur olarak kalmak iğrenç hissettiriyor. Yani hiçbirimiz seninle zorla birlikte olmaktan hoşlanmıyor, ama aslen kendi türümüzün özelliklerini göstermemiz için de ruh eşimizi bulmamız şarttı."

Two Delta's & TaeggukVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin