12.BÖLÜM

33 4 7
                                    

Kapana kısılmış düşüncelerimin yanında çaresizlikle titreyen bedenim vardı. Hislerim tam bir keşmekeş ortamı yaşatıyor, güdülerim ise Çağan'ın varlığıyla şaha kalkıyordu. Bu çekimin nedenini o kadar merak ediyordum ki olağanüstü bir şeydi adeta. Yanımdaki sıcaklık bedenimi kavuruyordu. Hissettiğim asıl şey ise cehennemin hükümdarına dokunma isteğiydi. Derin bir nefes alıp Çağan'a döndüm. Az önce kollarında değilmişim gibi, ağzımı kapatan elleri hiç var olmamışçasına sıradan duruyorduk. 

Denize karşı park edilen arabada, yan yana oturuyorduk. Menderes arabadan inip bizi yalnız bırakmıştı. İçimdeki heyecanın ve harlanan ateşin farkında olsaydı, bizi yalnız bırakır mıydı? Arabanın içine sinen baharatlı koku, Çağan'ın baş döndüren varlığı ve efsunlu bakışları altında tehlikedeydim. Hem üşüyor, hem terliyordum. Ölmüş gibiydim fakat yaşıyordum. Karışık, tuhaf ve güçlü duygular silsilesi her tarafımı sarmıştı. Kendimi anlayamıyor, sıkıntılı hissediyordum. Ondan hala korkuyordum ancak son zamanlarda içimde beliren arzuyu da görmezden gelemiyordum. Olamazdı, olmamalıydı çünkü cehennemin hükümdarı yakmaktan, acıtmaktan başka bir yol bilmeyen, gerçek kötüydü ve ben çaresiz dünyalı olarak bu acılara hazır değildim.

"Evime gelmeni bekliyordum." Gergin sessizlikten çok, kafamdaki rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak için konuştum. 

"Alışmışsın." Koltukta yana doğru kayıp kendisinin olduğu tarafa döndüm. Bakışlarımı yüzünde gezdirirken dudağındaki geniş sırıtışı fark ettim. İmalı, alaycı bir sırıtmaydı.

"Öyle görünüyor." Dedim, kuru sesle. Neyi ima ettiğini ya da ne amaçladığını anlamamak canımı sıkıyordu. Ellerinde habersiz bir oyuncağa dönüşmek, kafasındaki düşüncelerde kullanılmış bir varlık olarak geçiyor olmak düşüncesi bile canımı acıtıyordu. Parmak uçlarımdan saç diplerime kadar acıyı hissediyordum ancak acının yanında direnişime destek olacak gücü de alabiliyor, karanlığından besleniyordum. İzin versem, kendimi akışına bıraksam beni daha da besleyeceğinin farkındaydım ama o kadar karanlık ve yoğundu ki sancılı, en önemlisi de aydınlıkların silindiği bir süreç geçireceğimden emindim.

"Neden görüşmek istedin?" Sesi, aniden değişmiş, ciddiyet bütün uzuvlarına karışmıştı. Gerçek Çağan, kendini unutturmayarak geri gelmişti. Hükmetmek için yaratılmış olduğunu her şeyiyle göstermekten geri durmayan, kötülükten beslenen şeytanla yüz yüze olduğumu anlamam uzun sürmedi.

"Halit ve Emre'nin konuşmalarını duydum." Duraksayıp yutkunduktan sonra heyecanla devam ettim. "Emir, Halit'in tasvip etmediği bir şeyler yapmış olmalı. Halit, Emir'i azarlıyor, bir şeyleri çabuk halletmesi gerektiğini söylüyordu. Biri çok kızgın, diğeri de tedirgindi." Gözleri kısılan Çağan, bedenini büyük bir ilgiyle bana doğru dönmüştü ve gözlerinde gezinen tehlikeli gölgeler, aklında müthiş düşüncelerin savaştığını gösterir nitelikteydi. Aklına girmek, düşüncelerinde gezinmek için nelerimi vermezdim? Kafasındaki sinsi tilkileri her seferinde deli gibi merak ediyordum.

"Ne yaptığıyla ilgili konuşmadılar mı?" Düşünceli ses tonuna karşı kafamı iki yana salladım. Heyecanlanmış, nefessiz kalmıştım. Derin bir nefes alarak devam ettim. "Sadece, Akkuşların hoşuna gitmeyecek bir şey olduğunu duydum." Dediğimde yüzüne yayılan sinsi sırıtışı izledim. Gözleri parlamıştı, yüzüne kesinlik hâkimdi. Bu haliyle insanın içini ürperten canavarları anımsatıyordu. Kötülükten keyif alan bir yanı olduğuna kesin kanaat getirmiştim o an, gittikçe iyiliği yutup aydınlığı gölgeleyen bir karanlıktı. Çağan'ın hiç masum olmamış, iyilikle uğraşmamış biri olduğunu düşündüm ve bu düşünce, benim için kesinliği olmayan bir gerçeğe dönüşmüştü.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin