9.BÖLÜM

111 41 21
                                    

Beyaz koridorların kederi üzerimdeydi. Kurumayan gözyaşlarımın süslediği kirli gözlerim, acılı insanlardan yayılan uğursuz hüznü kucaklarken gözyaşlarımı, o hüzün uğruna harcadım. Hastane koridorunda saatlerdir bekliyordum. Bu bekleyiş bana; yalnız olmadığımı hissettirmiş, acılarla bütünleşen, çaresizlik çukuruna düşen insanların varlığını göstererek onlarla ortak olmama mecbur etmişti. Yakınını kaybeden insanların yakarışları, sessizlikleri ve yıkılmışlıklarına şahit olmak beni derinden yaralamış, içimi de umutla kaplamıştı. Yalnız değildim, hiç olmamıştım ve bundan sonra da olmayacaktım.

Ameliyat kapısının önünde bekliyordum. Adamın kafatasında çatlak oluşmuştu, bu nedenle de acilen ameliyata alınmıştı. İki saattir içeriden birinin çıkmasını ve içimi ferahlatacak haberi vermesini bekliyordum. Derin bir nefes alıp sırtımı duvara yasladım. Yorgunluktan bütün bedenim zonkluyor, sinirlerim geriliyordu. Telefonumu çantamdan çıkarıp hızlıca Ayhan'ı aradım. Neler olduğunu merak etmiş, Şahin'i tehlikeye atmanın vermiş olduğu vicdan azabını derinden yaşamaya başlamıştım.

"Ne oldu?" Soğuk sesini duyunca telefonu iki elimle kavrayıp sıkıştırdım. Kaba tavrı hoşuma gitmemişti ancak şu durumda, bunu sorun edecek değildim.

"Ne yaptınız? Şahin iyi mi?" Sorularımı sıralarken gözlerimi yumup iyi bir şeyler duymayı diledim. Benim yüzümden masum birinin hayatından olmasına hazır değildim. Henüz vicdanımı öldürememiş, ağır tabuta koyup gömememiştim.

"Merak etme, hala hayatta. Sadece kaburgaları kırılmış." Dediğinde, derin bir oh çekip kafamı duvara yasladım.

"Diğerleri ne durumda?" Adamın arabasındaki diğer üç kişiden bahsediyordum. Onları tanımıyordum ancak yine de başlarına benim yüzümden bir şey gelmesini asla istemezdim.

"Sürücü öldü. Diğerleri hastanede." Dedi. Görmediği halde kafamı onaylar anlamda salladım. "Sen ne durumdasın?" Sorusunu duyunca biraz duraksadım. İçimde şişirilen balon misali büyüyen bir sıkıntı vardı ve o sıkıntı, balona sığamaz olduğunda patlayıp beni, çevremdekileri mahvedecekti. Ruhum can çekişiyordu, azap içindeydi lakin bedenim direnmeye devam ediyordu. Bütün bunları Ayhan'a nasıl anlatabilirdim ki?

"Benim bir şeyim yok. Adam ameliyata alındı, onu bekliyorum." Dedim. İçimdeki dehlizleri, yıkımları ve karmaşayı sadece kendime saklamayı seçerek duruma odaklandım. Ayhan benim dostum değil, Çağan'ın zebanisiydi. Bu nedenle ona dost edasıyla yaklaşıp içimi açamazdım.

"Dikkatli ol. Sana birazdan bilgileri yollayacağım."

"Tamam, bekliyorum." Dedikten sonra telefonu kapattım.

Sıkıntıyla vücudumu hareket ettirirken dayanamayarak duvardan doğruldum ve koridorda turlamaya başladım. Kafam dönene, ayaklarım tekrar yorulana kadar git gel yaptım. Aradan on dakika geçmişti ki telefonuma gelen bildirim sesiyle, adımlarımı aniden durdurup telefonun ekranına baktım. Ayhan'ın yolladığı dosyayı açarak kısaca göz gezdirdim. Yakınlardaki boş bir banka oturdum ve merakla yazılanları okudum.

Adamın adı: Halit Kozan'dı. Namı bilinen mafyalardan biriydi. Kavaslar mafya örgütüyle ortak çalışıyordu lakin yakın zamanda ayrılıp Akkuşlara katılmıştı. Bir oğlu, Emir Kozan, vardı. Oğlu Akkuşların mafya liderinin kızı, Gül ile evliydi ve beş yaşında, Nergis adında bir kızları vardı. Halit Kozanın karısı Belgin Kozan ise uzun zamandır yatağa bağımlı yaşayan hasta bir kadındı. Kadına üzülsem de kendimi çabucak toparlayıp Ayhan'ın yolladığı fotoğraflara baktım.

İlk fotoğraf Emir, Gül ve Nergis'in bulunduğu aile fotoğrafıydı. Emir, siyah takım elbisesi içinde yakışıklı duruyordu. Yaşı tahminen otuzların ortasındaydı. Siyah, gür saçları vardı ve babası gibi uzun, ince yapılıydı. Yanında gülümseyerek duran Gül Kozan ise beyaz, uzun bir elbise giymişti. Uzun, sarı saçları kalın bukleler haninde omuzlarına sarkmış, dolgun dudakları tatlı bir gülüşle genişlemişti. Emir'e göre birkaç santim kısaydı. Yuvarlak, tatlı bir yüzü ve hafif dolgun, kıvrımlı bir vücudu vardı. Önünde duran kızı tıpkı onun gibi sarı saçlı ve ufak tefek bir kızdı, üzerine giydiği açık pembe elbisesiyle büyüleyici bir prensese benziyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi gizleme gereksinimi duymadan dudaklarıma yayılmasına izin verdim ve bu sıcak ailenin bana sunduğu kareyi keyifle inceledim.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin