5.BÖLÜM

150 46 9
                                    

Soğuk terler döktüğünüz, tedirginliğin rahatsız edici kollarında yaşamaya çalıştığınız zamanları düşünün, öyle zorlayıcı anlardır ki arkanıza bakmadan kaçmak ve bir daha o yere, kişiye dönmek istemezsiniz. Ben de şu an, o anlardan birinde ve o kişinin delici bakışları altındaydım. Tahtına oturmuş, cehennemin biricik hükümdarının karşısında cezalandırılmayı bekleyen aciz bir günahkârdım. Sessizlik hiç bu kadar rahatsız edici olmamıştı. Artık bizim için her şey farklıydı. Ne ben yardım dilenen biri, ne de o yardım etmek için elini uzatan cankurtarandı. Çağan'ı bilmem ama benim için roller istemediğim yönde değişmişti ve ben yardıma muhtaç kız olmaktan, esir kız olmaya geçiş yapmıştım.

"Oraya gitme amacın neydi?" Sesini duyduğumda nefesimi tutarak düşüncelerimden sıyrıldım ve bütün dikkatimi ağzından çıkacak kelimelere verdim.

"Cihan Çetin ile görüşmek istiyordum." Dedim, dürüst olmayı seçerek. Onunla tanıştığımdan beri delice atan kalbim, yine maraton koşar gibi hızlanmıştı. Üstelik gerginlikten delice terlemeye başlamıştım.

"Seçeneklerini değerlendirmek istedin, öyle mi?" Suç işlemiş çocuk edasıyla kafamı eğerken topuklu ayakkabılarımın sivri ucunu inceledim. Çok saçma bir durumun içindeydim. İhanet etmiş gibi hissediyordum ancak ortada ne bir onay, ne de bir ilişki vardı. Kafamı usulca salladıktan sonra, ayakkabılarıma bakmaya devam ettim. Gözlerine bakacak cesaretim yoktu. Aslında onunla yarışacak cesaretim dahi yoktu. Restorana gelirken son kalan cesaret kırıntılarını da arabadan aşağıya savurmuştum.

"Kafanı kaldır!" Sesi her zamankinden daha yüksek çıkmıştı. İlk defa böyle hiddetlendiğine şahit oluyordum. Tepkisinin şaşkınlığıyla bedenim titrerken kafamı kaldırarak ürkek bakışlarımı bakışlarıyla birleştirdim. Kaşları derinden çatılmış, altındaki gözler öfkenin kara bulutlarıyla kaplıyken üzerime şimşekler yağdırmaya hazır halde bekliyorlardı. Gözlerimi kırpıştırarak yutkundum. "Sana seçenek sunmak istemiştim. Ya teklifimi kabul edecek ya da kendi başının çaresine bakacaktın ama artık hiçbir seçeneğin yok." Dediğinde, aniden doğrulup masasının karşısına geçerek çaresizlikle buğulanan gözlerimi, bana acımasını umut eder gibi gözlerine sabitledim.

"Bu ne demek oluyor?" Dedim, ağlamaklı sesimle. Aniden ayaklanıp yanıma yetişti ve tepemde dikilerek benden üstün olduğunu göstermeye çalışmıştı. Üstten bakan bakışları, kızgınlıkla çevrelenmişti.

"Seni kendime mecbur ediyorum." Acımasız sesi, kulaklarıma ulaşınca kafamı kaldırdım. Bir damla gözyaşı haydut gibi, iznim olmadan sol gözümden süzülürken vücudumu ayakta tutmaya çalıştım. Uzanıp kolumu sıkıca kavrarken dişlerini sıkarak konuştu. "Sana, nasıl bir şeye bulaştığını göstereceğim." Kolumu geriye doğru ittirdikten sonra, hızlı adımlarla masanın arkasındaki koltuğuna geçerek bütün bedenimi süzdü. Sanki az önce öfkenin hiddetine kapılan kendisi değilmiş gibi sakin ve kontrollü duruyordu.

"Üzerini değiştir." Diye emretti. Bakışlarını masasındaki kâğıtlara gömüp konuşmamızın sonlanmasını sağlarken titreyen bedenimi toparlamaya çalıştım. Yaşadıklarımın, farkına vardıklarımın ağırlığı omuzlarıma takılan küfe gibi kamburlaşmamı sağlarken birkaç adım geriledim ve yeni tanımaya başladığım cehennemin acımasız varisine gözyaşlarıyla ıslanmış gözlerimi, son defa çevirdim. Söyleyecek bir şeyler, kendimi savunacak ufak bir cesaret kırıntısı aradım lakin arayışlarım sonuçsuz kalınca sırtımı dönüp odayı terk etmekten başka bir şey yapamadım.

Kapının kenarında duran Ayhan'la yüz yüze gelince kafamı eğerek duvara dayanmaya çalıştım. Öne doğru uzanıp kolumdan tuttu ve merdivenlerin bitişiğindeki masalardan birine sürükleyerek oturmamı sağlarken utançla yüzümü ellerimin arasına gömdüm. Ayhan yüzüme doğru mendil uzattığında kafamı usulca yukarıya kaldırıp yüzüne baktım. İlk defa bakışlarında donuk, ciddi bir ifade yerine acıma vardı. Benim için üzülüyordu ve her halinden samimi olduğu anlaşılıyordu. Mendili alıp gözlerimi sildim.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin