15.BÖLÜM

5 4 14
                                    

Hafif bir esinti hissiyle ürperirken karanlığın içinden gelen karanlık adamın silik görüntüsü, gözlerimin önünde belirdi. Tenime değen sıcak tenin hissettirdiği tanıdık ürpertiye büyük bir kıvançla tutunmaya çalıştım. Uyumam gerekirken mızmızlanarak uykuya direnen küçük bir kız çocuğu, puslu karanlıktan kurtulmayı bekleyen tutsak bir ruh gibi hissediyor, karanlık adamın beni, kendi cehennemine çekmesini bekliyordum.

"Yeşil göz!" Tanıdık sesi, puslu geçmişin diyarlarından kopup gelen bir replik gibiydi. Hatıralarıma yerleşen sesi ve kelimeleri her zaman tanıdık gelecekti.

Güçlü kollarını altıma geçirdiğini hissettiğimde tepki vermek istedim fakat yapamıyordum. Bedenim havalandığında yaşadığım sarsıntıyla inledim. "Dayan. Seni iyileştireceğim." Diyen Çağan'a "beni hasta ederken nasıl iyileştirebilirsin?" Diye sormak istiyordum. Yorgun ruhum, zedelenmiş bedenim konuşmama, tepki vermeme izin vermezken hakiki karanlık üzerime kalın çarşafını örtüp beni içine çekmeyi başarmıştı. Karanlığa tamamen teslim olmadan, bilincimi kaybetmeden önce hatırladığım yarım yamalak görüntüler rüyalarımı süslerken gerçekliğinden şüphe duyuyordum ancak nezih düşüncelerin ilk defa beynimde yer etmesi, anılarımın nüksetmesine yardımcı oluyordu. Halatın ucuna bağlı anılar, teker teker geri dönüp güzel bir uykunun eşiğindeki ruhumu sarsarak rahatsız ediyor, reel dünyaya çekiyordu. Bu çekime kapılmak istemeyen ruhumun boş çabaları, derin bir nefes alıp gözlerimi aralayınca sona ererken korkuyla gözlerimi etrafta gezdirdim.

Çağan'ın evindeki odada olmanın verdiği güven düşüncelerime sızınca kafamı sol tarafa çevirdim. Çağan, tek kişilik koltuğa yayılarak oturmuş, kafasını arkaya atmış vaziyetteydi. İşte buradaydı ve gerçekti. Benim için gelmiş, beni iyi etmek için harekete geçmişti. Ağzımdaki kuruluk rahatsız olmamı sağlıyor, yutkunmamı zorlaştırıyordu. Yatağın başucunda gördüğüm su dolu bardağı fark edip Çağan'ı bir süre izledim ve en sonunda uyuduğunu düşünerek yatağın dibindeki suyu almak için doğrulmaya çalıştım. Kendimi yukarı doğru kaldırdığımda karnıma yayılan yakıcı sancıyla inledim.

"Ne yapıyorsun?" Yüksek ses, sahibinden atılmış ok misali kulaklarıma saplanınca korkuyla irkilip Çağan'a döndüm.

"Suyu alacaktım." Koltuktan kalktı ve seri adımlarla yanıma yaklaşıp su dolu bardağı bana uzattı.

"Bana söyleyebilirdin." Dediğinde savunmaya geçip "uyuduğunu sandım." Dedim. Farklıydı, tuhaftı ve yumuşaktı. Acımasız hükümdardan ziyade insan gibiydi. Çağan'ın içinde en ufak insaniyet kırıntısı bulunduğunu düşünmezken şimdiki yumuşaklığı şaşkınlığımı büyütüyordu.

Çağan'ın çatık kaşları altındaki bal rengi gözlere bakarak su dolu bardağı kuruyan dudaklarıma götürüp çabucak içtim. Titreyen elimle bardağı uzattığımda bardağı aldı ve eski yerine koydu. "İyi misin?" Kafamı onaylar anlamda salladım ve yatakta hafifçe yükselerek sırtımı başlığa dayadım. İyiliğimi düşünecek son insan bile olmayan kişinin beni kurtarması, hayatın tatsız esprilerinden biriydi sanırım. Hoş, onunla tanıştığımdan beri tatsız esprilerin kurbanı, hayatın Çağan'a sunmuş olduğu en eğlenceli oyuncaktım.

"Hala yaşıyorum." Çağan, yavaş adımlarla şehrin parlak manzarasını odaya sunan cama doğru yürüdü. Gevşettiği siyah kravatını çıkararak yatağın köşesine bıraktıktan sonra beyaz gömleğinin ilk üç düğmesini açtı. Gözlerim, her hareketini takip ederken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Sonunda adımları camın önünde durunca dağınık, gür saçlarını karıştırıp bakışlarını bana çevirdi.

"Henüz değil, ölmene izin vermem."

"Neden?"

İç çekerek yüzünü manzaraya çevirdi. "Senden isteyeceğim şeyleri ve benden istediğin şeyi yapmadan olmaz." Dediğinde şuh bir kahkaha bahşetmek istedim ancak bunu yapacak halde değildim. Bahşetmek istediğim kahkaha yerine içime akan inci taneleri, gözyaşlarım, vardı.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin