2.BÖLÜM

231 54 9
                                    

Ruhumun derinlerinde acı bir yalnızlık, yalnızlığımın içinde ölü cesetler misali, kıpırtısız yatan duygularım vardı. Ruhuma ihanet eden dizlerim, gözlerim ve düşüncelerimle kaybolmuştum. Reddedilmenin ağırlığı üzerime çökerken babama karşı olan özlemim kalbimi sızlatıyordu. Restorandan çıkıp eve gelirken ruhumu diz çöktüğüm yerde bıraktığımı fark etmiş ve pes etmiş halde, yorgun bedenimi babamın yatağına bırakmıştım. Ne bir uyku uyuyabiliyor, ne de nefes alabiliyordum.

"Ne yapacağım baba?" Kendi kendime konuşurken gözlerim tavana sabitlenmiş, kıpırdamadan uzanıyordum. Yatağa sinen babamın kokusu, burun deliklerime dolarak özlemimi pekiştirirken saatlerce, küçük çocuklar gibi ağlıyordum. Tek umudum, Çağan Gürkan'dı. Başka kimseyi tanımıyor, tanıyor olsam bile yardım edeceklerini düşünmüyordum. Keskin soğukla süslenen gerçekler, bütün bedenimi kuşatırken hareket edemiyordum. Uzandığım yatak, kara delik gibi içine çekiyordu beni. İçine Karıştığım olayları yeni yeni idrak ederken daha çok boğuluyordum sanki. İçimde oluşan buruklukla beraber kendimi toparlayıp yataktan kalkmaya çalıştım. Henüz üzerimdeki sersemliği atamadan odadan çıktım ve hızlı adımlarla balkona doğru yürümeye başladım. Gökyüzü kucak açtığı güneşi uğurlamaya hazırlanırken turuncu bulutlar gökyüzünü kaplamış, sabah sıcaktan bunaltan hava ise güneşin gidişine üzülür gibi sıcaklığını tatlı bir serinliğe bırakmıştı. Balkonun köşesindeki sandalyeye oturdum ve sağımdaki küçük, yuvarlak sehpanın üstündeki sigara paketinden bir tane alıp yaktım. Sigara dumanına karışan düşüncelerimi, dumanı içime her çektiğimde tazelerken bakışlarımı gökyüzüne sabitledim.

Ne yapmalıydım? Çağan Gürkan beni orada, yok olmuş gururumla bırakmış, bana yardım etmeyeceğini açıkça söylemişti. Babamı, kendi başıma aramaya çalışmaktan başka yolum kalmamıştı. Tek başıma, hiç kimseyi ve hiç bir yeri bilmeden ne yapabilirdim? Yollara düşüp sokak sokak arasam veya kapıları aşındırsam da her defasında umutsuzlukla yatağıma gömüleceğimi biliyordum. Bitmekte olan sigaramı balkonun köşesine atım. Zihnimin ürettiği zehirli düşüncelerden kurtulma çabasıyla, oturduğum yerden kalkıp koşar adımlarla evden çıktım ve yürümeye başladım. Düşüncelerimi geçtiğim sokaklara bırakıp hafiflemeye çalışırken kendim için karar vermeye çalışıyordum.

Ne hissediyordum? Katıksız öfke, umutsuzluk, bıkkınlık ya da özlem, bilemiyorum. O kadar karmaşıklaşmıştı ki her bir duygu birbirini yutan canavara dönüşmüştü. Hızlı adımlarımı ana caddeye çevirip adımlarken zihin yorgunluğumun kafamdan taşarak bütün bedenime aktığını hissetiğimde, boş bir taksi çevirip bindim. Öfkemin, sinirimin ve çaresizliğimin oluşturduğu karmaşayı içime gömmeye çalıştım.

"Nereye?" Diyen taksi şoförüne dalgın bakışlar atarak biraz bekledim. Kafamda bir yer yoktu. Sadece gezinmek ve bir nebze olsun kirli düşüncelerden kaçmak istemiştim ancak nafile bir çaba olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

"Şehir merkezine" Diye kısaca bir cevap verip arkama yaslandım. Bakışlarımı arabanın camından görünen parlak, hareketli sokaklara çevirip izledim. İçimdeki karmaşaya faydası olmayan cıvıltılı sokaklar, kendi karanlık dünyama bir an önce yetişme umuduyla tutuşmamı sağlamış ve biriktirdiğim öfke, sinir, çaresizliği ortalığa saçma isteğimi yüzeye çıkarmıştı.

Bütün bu duyguların sebebi, muhatabı bendim. Hepsini üzerime yüklenmiş, altında eziliyordum ancak en çok  korkmuş halimin boğazıma sarılarak, beni nefessiz bıraktığını fark ettim. Korkum, her kelimesinde babama duyduğum özlemi haykırıyordu bana. Çaresiz ve yalnız olduğumu beynime acıtırcasına sokuyordu. Teslim olmam gerektiğini sıralayarak kafamı bulandırıyordu ve ben artık buna tahammül edemiyor, düşünmek istemiyordum. Eğer düşünürsem kaybederdim ama belki de düşünmek babamı geri getirecekti.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin