6.BÖLÜM

143 46 10
                                    

Huzursuz uykunun kollarından çığlıklarla uyanırken acıdan kavrulan ruhum yaralanmış, kanar vaziyetteydi. Dün gece yaşadıklarımın üstesinden gelememiştim. Üstelik o yaşanmışlıklar, bütün gece rüyalarıma musallat olup azap içinde kıvranmamı sağlayan karabasana dönüşmüşlerdi. Bütün bu azap yetmemiş gibi aklım Çağan'a takılmış, düşüncelerimi bulandırmıştı. Benden ne istediğini, benimle ne yapmayı amaçladığını kestiremiyor olmak korkumu alevlendiriyordu. Gözlerimi cama doğru çevirirken yatakta kıpırdandım. Güneş neşeyle odaya vurarak ortamı aydınlığıyla arındırmaya çalışırken boş gözlerle karşılık verdim. Burası cehennemin kalesiydi ve burada neşe, güzellik adına hiçbir şey yoktu. Aydınlıktı fakat bu aydınlık, duru aydınlığın aksine ateşin kirli, yakıcı aydınlığıydı. Ayaklarımı yataktan sarkıtarak doğruldum. Kendimi kumandalı bir robot gibi hissediyordum. Hareket kabiliyetim elimden alınmış, kumandayla hareket ettirilmeyi bekliyordum. Bu günden itibaren hayatım öyle olmayacak mıydı zaten? Çağan ile yaptığımız anlaşma her şeyimi elimden almıştı ancak babamı geri verecekti. Burukça gülümsedim. Büyüyen özlem duygusuna karşı yapabileceğim tek hareket buydu.

Yataktan kalktım. Aceleyle dağılan örtüyü düzenledim ve odadan çıkmak için kapıya döndüğüm esnada kapı hafifçe aralandı. Kaşlarımı çatarak kimin gireceğine bakarken Çağan içeri girerek kapıyı kapattı. Üzerinde siyah, çizgili kruvaze takım elbise vardı. Bordo renk bir kravat takmıştı. Saçlarını özenle yukarıya doğru kaldırmıştı. Odaya girdiği anda içerisinin havası değişmiş, baş döndürücü bir hal almıştı. Nefes alırken burun deliklerime dolan baharatlı parfüm kokusu mest olmamı sağlamıştı. O kadar düzenli ve yakışıklı görünüyordu ki karşısında bu dağınık, özensiz halimle durmaktan utandım. Muhtemelen makyajım akmış, saçlarım karışmıştı, üstümde dün giydiğim kıyafetler vardı. Üzerime çevrilmiş bal rengi gözlerden kaçınmak adına kafamı eğdim.

"Yememişsin." Dediğinde, neyi kast ettiğini anlamayarak kafamı, adımladığı yere doğru çevirdim. Masanın üzerinde bir tepsi duruyordu ve tepsinin hemen dışında da portakal suyuyla dolu, geniş bir bardak vardı. Anlam veremeyerek kaşlarımı çatarken bakışlarımı tepsiyle Çağan arasında gezdirdim.

"Görmedim." Dedim. Çağan, masanın önündeki sandalyeyi çekerek başıyla gelmemi işaret etti. "Otur." Sakin sesi, şüphe uyandırırken anlamaya çalışarak yüzündeki her noktayı inceledim ancak ifadesizdi. Dün hiçbir şey olmamış, birinin canına kıymamış gibi eski, sakin ve ciddi Çağan'a geri dönmüştü. Boğazım düğümlenirken yutkunmaya çalıştım. O, soğukkanlı, acımasız bir katildi ve mükemmel bir oyuncu olduğunu da şimdi kanıtlamıştı. Çekingen adımlarımı masaya yönlendirirken bakışlarım dikkatle kendisinin üzerindeydi. Her an bir şeyler yapabilecek olmasına karşı, savunma halinde olmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Onun için yeni, taze ve çaresiz bir avdım.

Sandalyeye oturduktan sonra, tepsiye göz gezdirdim. Kahvaltılıklar özenle dizilmiş ve yenmek için bekliyorlardı.  En son ne zaman yemek yediğimi hatırlayamamıştım, biraz zaman geçmişti ancak buna rağmen iştahım yoktu. Çağan sandalyeyi masaya doğru ittirdikten sonra üzerimden eğilip portakal suyu dolu bardağı önüme yaklaştırdı ve üzerimden doğrularak benden bir adım kadar uzaklaştı. "Acele et." Emreden sesi, vücudumun gerilmesini sağlarken öne doğru eğilip çatalı aldım ve peynirden bir parça kopararak ağzıma attım.

Çağan çaprazımda, kapının arkasında duruyordu. Sabırsız bakışlarının altında eziliyordum. Kendisine bakmamaya çalışarak yemeğime odaklandım. Derin bir nefes çektiğini duyabilmiştim. "Yemeği bitirdikten sonra, duşunu alıp üstünü değiştir. Seni aşağıda bekleyeceğim." Dedi.

Kafamı aniden kaldırdım. Çağan, saatine baktıktan sonra, sıkıntılı bakışlarını gözlerime kenetledi. "Başka giysim yok." Dedim, kafasıyla dolabı gösterdi. Kafamı arkaya çevirerek o tarafa baktığımda dolabım önünde, yere konulmuş, birkaç poşet gördüm. Bakışlarım tekrar Çağan'a dönünce bu sefer kafasıyla masanın sağ tarafını göstererek, "Banyo orada. Çabuk ol, yarım saatin var." Dedi. Hayretle kalkan kaşlarım ve aralanan ağzımla aniden kafamı o yöne çevirdim. İlk girdiğimde fark edememiştim ama dikkatli bakınca duvarın renginde gizli bir kapı olduğunu fark edebilmiştim. Ufacık çıkıntıları olmasa, kesinlikle kapının varlığı fark edilemezdi. Kafamı sallayarak kendime gelmeye çalışırken yemeğime geri döndüm. Çağan ise odadan çıkmadan önce kapıda durup keskin gözlerini üzerime çevirdi. Kapıyı aralamış, bekliyordu. "Bundan sonra, yanımdayken daha düzgün şeyler giy." Diyerek kapıdan çıktı.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin