10.BÖLÜM

55 4 5
                                    

Zaman, su gibi akıp giderken hayatlarımızdan aşındırarak kopardığı parçaları da götürüyordu. Bu parçalar; hatıralar, duygular, kararlar ve buna benzer, kişileri insan kılan bir takım şeylerdi. Farkına varamıyorduk, hiç birimiz akışa kapılan parçalarımızın farkında değildik. Sadece hayatta kalma çabası vererek nefes almaya çalışıyorduk. Benim hayatta kalma çabam ise tamamen mahkûmiyet, mağlubiyet ve çaresizlik üzerineydi. Bu durumdan, silik benliğimden sıkılmaya, hatta nefret etmeye başlamıştım. Elimde bir şey yokken kaybediyor olmak ezik, silik, görünmez olmanın çok ötesindeydi. Koca bir yalnızlık ve korkunç bir yok oluş getiriyordu.

Birkaç hafta evimden çıkmamış, odanın her bir köşesine anlattığım yalnızlığımla baş etmeye çalışmıştım. İçimde müthiş bir isyan başlatmıştım. Ben, artık hiç kimse olmak istemiyordum. Bir ben keşfetmek ya da yaratmak istiyordum. Silik benliğimin yerine getireceğim hakiki, sağlam benliği inşa ederken de ne kadar yıpranacağım, acılar içinde can çekişeceğim umurumda değildi. Sadece gerçekçi bir benliğe kavuşmak, güçle kuşanmak ve varlığımı kanıtlamak istiyordum.

Telefonun melodik sesi odayı doldururken boş bakışlarımı tavandan çektim. Ciğerlerime dolan havayı bıkkınca üfledikten sonra hızla yataktan kalktım ve yastığımın yanına sıkıştırdığım telefonu alarak aramayı cevaplarken salona doğru adımladım. "Efendim." Sesim, uykudan henüz uyanmış olduğumu belli ediyordu.

"Yarım saat içinde hazırlanıp sana yollayacağım adrese git." Ayhan'ın her zamanki soğuk sesi kulaklarıma dolduğunda kaşlarımı çattım. İstenmediğimi, sevilmediğimi başka hangi şekilde gösterebilir diye düşündüm, zira ağzını her açışında negatifliğini iliklerime kadar hissediyordum.

"Yeni bir görev daha mı?" Bıkkınlıkla nefes verirken elimle alnımı ovuşturdum. Durmadan emirler almak hoşuma gitmiyordu. Zorlanıyordum, her şey için zorlanıyor, yıpratılıyordum.

"İş görüşmesine gideceksin." Diye lafa başladığında, sözünü keserek sitem edercesine araya girip söylendim. "Yine mi belge çalacağım?" Ayhan, sabır dilenir gibi iç çekerek bir saniye boyunca konuşmadan bekledi.

"Hayır, Emir Kozan da orada olacak. Kozan ailesine yaklaşman için bir fırsatın var. Onu iyi değerlendir."

"Emir Kozan'la mı iş görüşmesi yapacağım?" Merakla söyleyeceklerini beklerken usulca koltuğa oturdum. Geçen haftalardan beri peşimi bırakmayan heyecan ayaklarıma dolanmış, içimi allak bullak etmişti. Haftalardır haber gelmeyince Kozan ailesiyle ilgili meselenin kapandığını, geçmişte kalan rahatsız edici bir anı olduğunu düşünmüştüm ancak Ayhan, her konuşmasında öyle olmadığını hatırlatıyordu.

"Hayır, Halit Kozan'ın ortağı Ali Deniz'le iş görüşmesi yapacaksın. Adamın bir nakliye şirketi var. Sekreter arıyormuş, biz de senin özgeçmişini yollayıp Emir Kozan'ın şirkete gideceği saate ayarladık. Gerisi sana kalmış, ne yapıp edip Kozan ailesine yaklaşman gerekiyor." Dedi.

"Bu sefer de Fransa okullarında okumuş, eğitimi arşa çıkarmış biri olarak mı gideceğim?" Bu söylediğime sesli bir kahkaha atıp sinirlerimin gerilmesini sağlarken elimdeki telefonu sıktım. Çağan'la tanıştığımdan bu yana, en büyük eğlence kaynağı, aptal bir komedyene dönüşmüş gibi hissediyordum. Her hareketim, söylediklerim eğlence malzemesi oluyordu.

"Sinem olarak gideceksin ve en büyük temennimiz, Sinem olarak kalıp bilgi toplayabilmen." Görmese de kafamı salladım. Bu durum her ne kadar hoşuma gitmiyor olsa da yaptığım bir anlaşma ve bulmak için gururumu tükettiğim canım babam vardı.

"Adresi gönderirsin." Dedikten sonra bir şey demesini beklemeden telefonu kapatıp koltuğa fırlattım ve sinirle söylenirken yerimden doğrulup banyoya ilerledim.

Kör Labirent / TaharriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin