"Babam bana hâlâ mektuplar gönderiyor, zarfı yırtıp, kağıdı içerisinden çıkartırken soruyorum kendime; "Hangi yüzle okuyacaksın?""
Düşünmek değil, tabanlarının yandığını hissetmek istiyordu, yanından geçip giden, kendisine bakan insanlar zerre umrunda değildi. Babası Öztürk Bey'in mahkemesi sonuçlanmış ve beraat kararı düşmüştü, yine ve yine kurtulamamıştı o cehennemden.
Bahar, yabancı bir adamın gövdesine hışım ile çarptığında dengesini kaybederek kendini yerde buldu. Yabancı adam, sabır çekerek yanından geçip giderken, Bahar kaşlarını çatarak arkasından bakakalırken, adamın cebinden bir kağıt parçasının düştüğünü fark etti. Genç kadın merak ile kağıdı yerden alıp, alelacele ayağa kalktı ve adamın peşinden koştu.
"Beyefendi bir şey düşürdünüz!"
Adam, Bahar'ın sesini duymamak ile kalmamamış, arabası ile basıp gitmişti. Bahar elinde kağıt ile yolun ortasında dikilmemek adına, sahil şeridindeki banklardan birine oturup, özenle kağıdı açtı.
"Kurt Boran yurtdışına çıkacak, bu gece, saat dokuzu yirmi geçe, şile, Altınyol İplik Fabrikası."
Genç kadın okuduklarına anlam verememiş, kafası karışmıştı. Gözlerinin önüne dökülen siyah perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırıp, derin bir nefes aldı ve banktan kalktı.
"Ya bu önemli bir şeyse?"
Bahar gözlerini kağıttan ayırıp, biraz ötedeki taksilere baktı, şeytan aklına girmiş ve ona bir oyun oynamaya karar vermişti, kendini biraz tanıyorsa; merakına yenik düşecek ve o adrese gidecekti. Genç kadın harekete geçip, boş taksilerden birine atladı ve taksiciye "Altınyol İplik Fabrikasına gidiyoruz, şilede." diyerek adresi belirtti. Taksici, Bahar'a tip tip bakarak, "Ablacığım gece gece bela mısın başıma? Ne işin var ormanın ortasında?" sitem etti. Bahar'ın gözleri fal taşı misali açılırken, "Ormanın ortası mı?" diye sordu.
"Evet! Haydi in gözünü seveyim uğraştırma beni oraya kadar!"
"Parası ile değil mi kardeşim? Oraya gideceğim, işim var!"
"Çattık ya! Millet deliye biz akıllıya hasret!"
Taksici aracı çalıştırdığında, Bahar arkasına yaslanıp, başını camdan dışarı çevirdi. Küçüklükten beri bu merakı başına her zaman dert açmış, başına gelmeyen şey kalmamıştı, yine de merakını köreltememiş, kendini eğitememişti.
Taksi bir buçuk saat sonra, taksicinin de dediği gibi ormanın içerisinde, eski bir fabrikanın önünde durdu, Bahar çantasından parayı çıkartıp, taksiciye uzattığında, "Abla, bekleyeyim mi seni burada? Bak ıssız yerler buralar, kurta kuşa yem olursun akşam akşam!" diye bir teklifte bulundu. Bahar ikilemde kalarak, bir taksiciye bir de fabrikaya baktı, karar veremeyen kadın telefonundan saati kontrol edip, dokuzu on geçtiğini gördüğünde; "Tamam, bekle ama burada değil, biraz uzaklaş. Biri gelirse arabayı görmesin." dedi gerginlikle. Taksici ses etmeden ücretini aldı ve Bahar araçtan indiğinde, Bahar'ın dediği gibi oradan uzaklaştı.
Bahar eski fabrikanın aralık kapısından içeri girip, kim var kim yok diye kolaçan etti fakat hiç kimse yoktu. Genç kadın fabrikanın arka kısımlarına ilerleyerek, kendine saklanacağı bir yer aramaya başladı. Henüz arayışını bitirememişti ki kapının önünden gelen araç sesleri ile panik ile bir odaya girip, kapısını aralık bırakacak şekilde örttü. Kehribar rengi gözlerini kapı aralığına dikip, izlemeye başladı. Sahilde çarpıştığı adamın da aralarınca bulunduğu takım elbiseli dört adam, birbirinin ardı sıra fabrikaya girdi. Onları ise yaşlı, orta boylarda, baston ile gezen başka bir adam takip etti. Bahar'ın sahilde çarpıştığı yabancı, yaşlı adamın karşısına geçip, "Tedarik hazır mı?" diye sordu. Yaşlı adam başını evet anlamında sallayıp, "Bu gece yola çıkıyor, siz paradan haber verin." dedi itici bir şekilde gülerek.
Sahildeki yabancı arkasındaki üç adama işaret parmağı ile işaret verdi, aralarından biri elinde tuttuğu çantayı adamın yanına getirip, kapağını açtı. Yaşlı adam halinden memnun bir şekilde gülümserken, yabancı adam çantayı eline alıp, kapağını kapattı ve kilitledi.
"Üç gününüz var, üç gün içinde tüm mallar Türkiye'de olacak..."
İşittikleri üzerine Bahar'ın ağzından istemsizce bir "Hi!" nidası döküldü, genç kadın hızlıca ağzını kapatırken, nasıl bir aptallık ettiğinin farkına vardı, bunlar kaçakçıydı! Genç kadın kapının arkasına saklanıp, içinden besmele çekerek, gözlerini korkudan sıkıca kapadı.
"Kim var orada!?"
Sahildeki adamın sesi tüm fabrikada yankılanırken, Bahar'ın kalbi adeta boğazında atıyordu. Yabancı adam ağır adımlar ile odanın kapısına yaklaştı ve yavaşça kapıyı yakaladı.
"Sen kimsin lan!?"
Yabancı adam hiddetle çıkıştığında, Bahar gözlerini sonuna kadar açtı ve ne diyeceğini, nasıl bir açıklama yapacağını bilemeden kaskatı kesildi.
"Kim gönderdi seni!?"
Adam, Bahar'ın kolunu sıkıca kavrayıp, yanına çektiğinde, Bahar küçük çaplı bir çığlık attı.
"Kimse! Kimse göndermedi beni!"
"Bir siz eksiktiniz anasını satayım!!"
Yabancı adam, Bahar'ı kolundan sürükleyerek, diğer adamların önüne attığında, Bahar dehşet ile etrafındakilere bakmaya başladı.
"Seni kim gönderdiyse, bir dahakine beni çoluk çocuk ile uğraştırmasın."
Adam belinden çıkarttığı silahı, Bahar'a doğrulltuğunda Bahar'ın başından aşağı kaynar sular döküldü...
"Hassiktir!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kılıç Ası
Romance"Çocuğumu taşımanı istiyorum ya da en azından rol yapmanı..." Bir kaç kelime genç bir kadının hayatını ne kadar değiştirebilir? Bahar hiç ummadığı bir anda, tek bir gecede; yabancı bir adamın soyadına mıhladı ismini, hayatını, ona adayacağını bilmed...