2.BÖLÜM:BAŞKOMİSER

108 10 0
                                    

  Hepinize tekrardan selamlar! Yeni bölümümüz geldi. İlk bölüm biraz giriş bölümü gibiydi. Bu bölümdeyse karakterleri biraz daha tanıyacağız:) Hazırsanız başlayalım!

İYİ OKUMALAR...
•••••••••••••••
2. Bölüm:Başkomiser
"Gündüzleri mükemmel görünen bu gökyüzü neden geceleri korkutucu olurdu ki?"

Kendimi kocaman bir boşlukta hissediyordum. Ama bu gerçek bir anlam taşıyordu. Yani mecaz değildi. Ama kısa süre önce. Ne oldu ne bitti hiç anlamadan. Ölmüş müydüm? Yoksa kalıp hayatıma mı katlanacaktım tekrar? İlkini tercih ederdim.

Kolumda hissettiğim acıyla gözlerimi açtığımda, daha demin atlamakta olduğum apartmandan sallanıyordum. Ama nasıl?

Kafamı biraz daha kaldırıp beni tutan sevgili(!) şahısa baktım. Ona sinirle baktığımı fark edince "Ne? Yardım et de çıkartayım seni yukarıya."dedi. Bu dediğine daha sonra gülecektim. Konuşmak yerine kolumu ondan kurtarmaya çalışmam ve insanların seslerinin yükselmesi bir oldu. Ağız tadıyla ölemiyordum.

"Bıraksana kolumu ölmek istiyorum ben! Yaşamak istemiyorum. Yaşayacak bir şeyim kalmadı." Sanki bunu dememle daha da güçlü çekti beni. Bu ani hareketi ile daha çok sallanmam midemi bulandırmıştı.

"Kızım sen salak mısın? Yardım et seni çıkarayım. Adam akıllı anlat işte." Daha ben bir şey diyemeden kollarıma daha çok güç uygulanması ile kendimi tekrar başladığım noktada buldum. Düştüğüm yerden, saçlarımın arasından etrafa baktım. Baya insan topluluğu da burda vardı.

Bir anda sinirle ayağa kalkıp demin beni çeken şahısa yürümeye başladım. Hızlı hızlı gelişimle yanına yaklaştığımda göğüsünden sertçe ittirdim onu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun ha? Ne sanıyorsun sen kendini? Ne diye tutuyorsun beni? Bıraksaydın da ölüp gitseydim." Tekrar göğüsünden sertçe itince birden o da bağırıp kollarımı tutup hareket etmemi engelledi.

Hırsla verdiğim nefesim yüzüne çarparken onun da benden farkı yoktu.

"Asıl sen ne sanıyorsun kendini? Ordan atlayınca ne geçecekti eline? Söylesene!" Birden bağırmasıyla yerimden sıçramıştım. Bu adam kimdi de böyle bağırıyordu bana? Sinirle kollarımı ondan kurtarıp uzaklaştım.

İçeri girmek için hareketlendiğimde "Onu alın şubeye götürün. İfadesinin alınması gerek." Dedi yanımda duran genç bir polise.

"Emredersiniz Başkomiserim." Başkomiser mi? Ben bir Başkomiser'e mi bağırıyordum demin? Ama umrumda değildi. İyiki de bağırdım. Hak etmişti.

Yanındaki polis ve birkaç polis daha beni yönlendirerek aşağıya indirdi. Kendim inemiyorum ya. Ondan.

Aşağıya inince insanların sesi, etrafın gürültüsü, hatta kameramanlar ile dolmuştu her yer. Nasıl kapıdan çıkacağımı bilmiyorum. Bu kadar insan içine çıkamazdım.

Ben ne yapacağımı düşünürken kafama bir şapka -galiba- geçirdi biri. Ben eğilirken, ceketini vücuduma siper etmişti. Öne doğru yürütülmemle ellerimle yüzümü kapatıp ne tarafa gittiğimi bilmeden ilerledim. Kameramanlar durmadan sorular soruyor, polisler ise onlardan geçmem için yol açıyordu.

Arabaya yaklaşınca ellerimi yüzümden çekip hemen arabaya bindim. Camdan bakmamaya çalışsam da beni gizleyen kişinin, az önceki Başkomiser olduğunu anladım. Sinirle gözlerimi kaçırıp bu anın bir an önce bitmesini diledim.

                           *  *  *

Yaklaşık yarım saattir karakolda ifadem alınması için bekliyordum. Yanımdaki odadan, ifadeleri alınan insanlar çıkarırken dağılmışlığıma bakmaları ve benim onlara göz devirmem şu an yapabildiğim tek aktiviteydi. 7. Kişinin de odadan çıkmasının sonunda benim odaya alınmam bir oldu.

BAŞKOMİSER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin