Yine günlerden bölüm günüü. Aslına bölüm günleri yok. Ne zaman bölüm gelirse o günü bölüm günü ilan ediyorum.
İYİ OKUMALAR....✨
•••••••••••••••••••
5. Bölüm:Ucuz Atlattım
"Neden bu anılar peşimi bırakmıyordu?"Bu pencere neden tam benim karşımdaydı. Hayır yani kimdi bu evin mimarı? Güneş ışıkları neden bana doğru vuruyor? Gitsin az Aral'ı rahatsız etsin.
Uykumun kaçmasıyla koltukta oturur pozisyona geldim. İlk 10 dakika ne yapacağımı bilemez hâlde etrafıma bakındım. Daha sonra buna bir son verip ayağa kalktım. Hole geçip banyoyu aramaya başladım.
Ama daha ilk açtığım kapıdan şansımın bana götüyle güldüğünü anladım. Hatta gülmedi bile galiba.
Başkomiserin odasına gelmiştim!
Hayır buraya girdiğini de gördüm o kadar. Neden yani? Neden burası denk gelmişti?
Adam bir de değişik değişik yatıyor. O ne öyle orangutan gibi. Ayağı başka yerde kolu başka yerde. Yüzümü daha fazla buruşturmayı bırakıp kapıyı kapattım. Hemen yan taraftaki kapıyı açınca banyoyu bulmuştum.
Uyanık şey seni! Hemen girebilmek için yan odayı kendine almış. Polis aklı işte. Ne yaparsın?
Pardon, Başkomiser aklı olacaktı.
Banyoya girip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Aynaya bakınca biraz kendimden tırsmadım değil. Berbat görünüyordum. Saçlarımı açıp at kuyruğu yaptım.
Şimdi benim kafam atın kuyruğu mu oldu?
Tekrar aynaya bakınca biraz insana benzemiştim. Banyodan çıkıp salona geri döndüm.
İçeriye girince yattığım yerdeki çarşaflar ve yastık yoktu. Kaşlarımı çatıp merakla Başkomiser'in kapısına baktım.
O mu toplamıştı?
Onun odasının önüne gelip kapıyı yavaşta açtım. Ama açtığım gibi kapatmıştım ve arkamı dönmüştüm. Çünkü Başkomiser t-shirt giyiyordu! Lütfen beni görmemiş olsun. Ama...
"Harika bir vücuda sahip olduğumu biliyorum. Ama yine de teşekkürler." diye ses duymamla yerimde zıplamıştım.
Allah'ım, bir insanın duası bu kadar çabuk red edilebilir miydi?
'Demek ki ediliyormuş.' Dedi iç sesim. Sinir şey seni! Git kafamın içinden.
Sonunda arkamı dönüp ifadesiz bakmaya çalıştım. Ama ne kadar ifadesiz baksam da, her ne yapıyorsa maskenin altındaki gerçek beni görebiliyordu. Anlayabiliyordu. Bunu nasıl yapabiliyor bilmiyordum. Ama bildiğim şeylerden biri ise; gerçekten çok iyi bir gözlemci olduğu. Zira bu onun elinden kaçmamı daha da zorlaştırıyordu.
"Ne? Ne bakıyorsun öyle?"dedim kaşlarımı oynatarak. Başkomiser'in sert bakışları, sert yüz hatlarını daha da ortaya çıkıyorıyor gibiydi. Öyle ki sıradan kahverengi gözleri çok dikkatli bakıyordu.
Bu bakışlardan rahatsız olduğumu hissettiğimi belli etmek amaçlı bir adım geri gittim. O da anlamış olcak ki bir adım geri çekildi. Her ne kadar sorumu cevapsız bıraksa da umrumda değildi açıkçası.
Yanımdan geçip mutfağa girdi. Ben de dayanamayıp arkasından ilerledim.
'Yemin ederim ki sen kaşınıyorsun.' diyen iç sesim şu an pek umurumda değildi açıkçası.
Aral dolabı açıp kahvaltılıkları tek tek çıkarmaya başladı. Daha sonra bana dönüp gözlerini kıstı.
Neden bakıyordu şimdi bu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKOMİSER
Teen FictionGökyüzüne bakıp "Ben artık yaşamak istemiyorum. Ben yaşamayı hak edenlerden değilim. Artık benim için yaşamak isteyeceğim son şey." Sonra da ellerime baktım. "Bu eller tuttu o şeyi." Üzerimdeki kana göz attım."Bu eller yüzünden kirlendi bu üst."...