7. BÖLÜM:SON DURAK MI?

55 4 3
                                    

Evvvvet. Herkese yeni, yepyeni bir bölümden merhabalarrr. Nasılsınız? İyi olun. Çünkü bölüm var bugünnn.

Dipnot:Uzun süredir bölüm atmadığım için önceki bölüme göz gezdirin derim. Olayları unutmamak ve karıştırmamak adına.

İYİ OKUMALAR...✨
____________________________

7. Bölüm:Son Durak Mı?
"Peki bu benim için son durak mı?"

Yaklaşık 5 dakikadır Başkomiser ile bakışıyorduk.

Hayır, hayır. Öyle bakışma değil. Bildiğiniz şey gibi;

Ben ona,"Hadi bırak da kaçayım?"bakışı atarken,

O bana, "Hayırdır ne acelen var?"bakışı atıyordu.

Ve evet bunu 5 dakikadır tekrarlıyorduk.

Sonunda Başkomiser buna bir son vermek istemiş olacaktı ki gözlerini kaçırdı. Sol tarafına bir süre baktı. Fırsattan istifade tekrardan gidecekken,"Ali,Hasan,Mustafa alın şunu şuradan." demesiyle olduğum yerde sağ ayağımı sertçe yere vurdum ve kollarımı indirdim. 

Tekrardan etrafıma baktığımda kaçacak uygun bir yer görememiştim. Nereye gidersem yakalanacaktım. Bunu anladığımda kendi ayaklarımla onların yanına ilerledim. Bunu gören Başkomiser'in, çok kısa süreliğine gülümsediğine şahit oldum. Ama ben fark eder etmez eski hâline geri döndü.

Yani şu suratsız hâline.

Başkomiser'in önünde dikildiğimde, iki elimi de uzatıp,"Yeter artık. Tık beni şu hapishaneye de kurtulayım senden." dedim ciddi durmaya çalışarak. Ama aslında ciddi değildim. Şimdi tamam derse götüm tutuşur, ne yapacağımı bilemezdim.

"Tamam." dedi bir anda ve ben şok.

Şaka şaka bim.

Tamam o da şakaydı.

"Ne? Nasıl yani? Hemen şimdi mi?" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Hem de sen bu haldeyken. Beni savcı karşısında nasıl oturup keyifle izleyeceksin peki?" dedim kendisini göstererek.

Birden bire ayağa kalkıp bana ikinci bir şok daha yaşattı.

"Sen sakat değil miydin?" dedim şok içindeyken.

Dehşetle bana bakıp,"Yok artık. Vurulduk diye sakat mı olunuyor hemen kızım." yükselerek kurduğu cümle arasında tek bir kelimede takılı kaldım.

Kızım...

Hayatım boyunca babamdan bile duymadığım o kelimeyi ilk defa bana söyleyendi o.

Yutkunarak ona baktığımda aralık bıraktığı dudaklarını kapattı. O an gözlerinden ne geçti anlayamadım ama sanki beni anlıyormuş gibi geldi. Her ne olursa olsun beni anlıyor gibiydi.

Gözlerimi kaçırarak bu bakışmaya son verdim. Başkomiser tekrar tekerlekli sandalyeye oturdu. Ali'ye işaret verip ilerlemeye başladı. Hasan ve Mustafa da her iki koluma girdi. Biz de arkalarından ilerledik.

Başım eğik, içim buruktu. Ama benim değil. İçimdeki hâlâ sevilmeyi bekleyen küçük kızın içi çok buruktu.

Ne ara dolduğunu fark etmediğim gözlerimi sıkıca kapattım. İki gözümden de art arda yaşlar dökülürken, bitmelerini bekledim.

Ağlamam bitmiş, yavaş yavaş iç çekişlere dönüşmüştü. Omuzlarımla ağlamaktan kurumuş yanaklarımı silebildiğim kadar sildim.

Kafamı kaldırdığımda son bir kez daha burnumu çektim. Sesle başkomiser dönüp bana baktı. Yüzümün hâlini gördüğünde acıyormuş gibi baktı bana. Ama ben bana acımasını istemiyordum. Şefkat istiyordum. Çok mu şey istiyordum sanki?

BAŞKOMİSER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin